yat denize açılacaksa kiralaman gerekir

limandayken çekim oluyorsa. rica etmelisin. elbet biri kabul eder 5 dakikalik birşeyse

ayrıca nerede olduğunu yazmamışsın.
ben işi garantiye alıp marina diyorum

Sagolun.

Denize acilmayacak aynen.

Yer Cesme Marina.

Tesekkurler.

spor yap. 30 yaşındaki düzenli işi olan erkeklerin alıcısı bitmez. ha alıcısı nasıl olur orasını bilemem

zaten butun evlenenler baklava kaslı, zengin, yakışıklı, romantik ve komik

ne alakası var ya evleneceksin tabi
özgüvenin var işin var daha ne olsun

Yahu ortalık adam akıllı koca arayan kızlarla dolu.

Hoş özgüven sorunum yok diyorsun ama kaybetmissen bunları yazdığına göre biraz özgüven topla.

Bunu kadınlar açısından kötü anlamda söylemiyorum tabii k evlenmek isteyecekler.

Benim arkadaşım 130 kilo öyle akıllara zarar zengin bir adam da değil acayip güzel bir manken ile evli. Eşi 1.84 boyunda manken bildiğin yurtdışında sürekli defile deydi vs çocukları olana kadar. Göbekle pek alakası yok ama kendine bakmak farklı bir şey.

Sadece spor yap, görüntünü genç tutmaya bak. Diğer her şeyin tam bence.

kadınlar senin gibi enayi arıyor zaten.

Bir bok yapmadan asgari ücretin 3 4 kati aldigin için gotunu buyutmusun. Normal bakmamalari

gölgede aynı +1

evlenmek senin avantajına olmayabilir yalnız.

Bu yazdıklarınla alakalı değil. Elbet bulursun. Bu biraz da çevrenle, çevrenin çevresiyle alakalı.

Ben de bu bahsettiğin çalışma ve ekonomik şartlardayken bulamamıyorum. Şimdi düşününce; benim çalıştığım ortamda pek kız yok zaten. Çevremde de böyle bir ortam yok. Ayrıca zaman geçirme sıkıntım olmadığı için çok ilgilenemiyorum. Her sene aldığım kombinem var. Balık tutuyorum. Dizimden sakatlanınca yüzme. Her sene bir hobi kurs. Ekimde tiyatro sezonu başlıyor. Arkadaşlarla arada bir araya gelme. Evdeyken kitap, dizi, playstation vs. derken zaman bitiyor. Çevrem bu konuda geniş bir seçenek havuzu olmayınca ben de zorlamıyorum demekki.

Velhasılı laf uzadı, iş çevrende bitiyor.

En sonunda anneme diyeceğim gibi duruyor.


EDİT: Yalnız kamu için yatılan denmiş ama herkes aynı olmayabilir. Ben de kadrolu kamudayım ama yan gelip yatan tarafta değilim. Bildiğin mühendislik hesapları, kurumun gönderdiği y.içi/dışı teknik kurslar, bir sürü teknik rapor ve toplantılar, az da olsa mesailer.

@aceme
@ gölgede aynı

bende kamuda çalışıyorum ama olmuyor.
nerede bu kadınlar.

İnsanlar çeşit çeşit kilolu olmak x kişisi için bir problemken y kişisi için tercih sebebi olabilir. Yalnız senin de karşı cinste tercihin zayıf veya ideal olarak tabir edilen kilo aralığı içinde kalıyorsa kilo vermek bir nebze şansını arttırabilir zira insanlar genellikle fiziki olarak özdeşleşebildikleri kişiyle daha rahat iletişim ve bağ kurabiliyor.

Burada giyiminden fiziki görünümüne elli çeşit kriter üzerinden yüz farklı eleştiri yapılabilir. Temelde söyleyebileceğim şey şu. Nasıl biriyle evlenmek istiyorsan öyle biri olmaya gayret et. Ya da mevcut halinle barış.

Ben evlendiysem herkes evlenebilir ;)

senin kismetin kapali, uzerinde nazar olabilir.

kursun doktur.

iyi birini bulunca evlenirsin.

Spor yap, yedigine dikkat et. Kişisel temizliğe dikkat.
Uyumlu giyin.
Böyle olduktan sonra sen bizzat bulamasan bile birilerinin taniştirdigi insanla olur.

Evde kalmazsin. cikar biri. Herkese cikiyor.

evlenirsin kesin de bok mu var evlenemkte kardesim. yarisindan cogu pisman.

tabi ki evlenirsin, eğer niyetin buysa ve hayırlısını dilersen Allah'tan elbet bir gün olur, geç olsun, güç olmasın

göbeği eritin, en azından sevişme olasılığınız artar.

Bu durumda yapman gereken iki şey var,

1. Spora başla, sağlık ve biraz kilo vermek için.
2. Annene söyle sana kız bulsun, net.

Piyasaya çıkıp avlanamıyorsun anladığım kadarıyla, o zaman annene söyleyeceksin haber salacak 1 haftada 7 kızla görüşürsün.

Erkeğin güzeli çirkini olmaz derler.
Kallavi skicisi, paralısı ve ağzı laf yapanı vardır derler.
Bu bağlamda evde kalmazsın.

tam kurban bayrami birinci gün sorusu. tam bir kurbanlik koyunsun (evlenilecek erkek). kurtlar seni gorse parcalayarak yer :))

saka bi yana bu yasa kadar konuskan biri olamadiysan bundan sonra da zor. kalbine gore birinin sana denk gelmesini bekleyeceksin. gelirse evlenirsin.

ama o gobek ve kiloyu derhal yok et.

Sana 20'lerinde yüz vermeyen ve kucaktan kucaga gezen hatunlar 30'unu geçince olta atmaya başlarlar. Uyarsa evlenirsin.

Ne acelen var ki? Bir bok mu var evlilikte? Hayatını yaşa. Güney Afrika'ya git Ümit Burnu'nu gör, Brezilya'ya git kültürleri tani, Japonya'ya git yemekleri dene. Paran var, yaşın genç, baban gibi yaşamak zorunda mısın? 40 yaşına gelince çok pişman olursun oturdum evlenmeyi bekledim dersin.

çok güzel hocam. ancak sanki arada sırada ortaya çıkacak, akılda kalıcı bir melodiye ihtiyaç duyuyor gibi.

ben beğendim

guzel olmus, eline saglik.
katil usak a katiliyorum bu yuzden senin parcaya biraz yayliyla eslik ettim. aralari dolduracak solo bosluklari veriyor ;)

çok durağan. şarkı hiç yükselmiyor
gıy gıy gıy sürekli aynı tonlar

bunu olumlu bir eleştiri olarak kabul et.

michael portillo belgeselleri güzel, youtube’da var arada bloomberg ht’de de çıkıyor

youtube da yiğit can iç var. bir göz at derim.

Kemal Tuğrul Sümer

ben de birkaç lira köşeye atıyordum bir yurtdışı seyahati için, iptal ettim.

yurtdısı planım var iptal de edemiyorum girenler girdi

yurtdışı planım var, iptal etmiyorum.. ama yurtdışından iphone falan isteyen olursa getirebilirim diye etrafa duyuruyorum. akmasa damlar :)

Akademisyenim. ABD'de düzenlenen ve geçtiğimiz 4 yıldır gittiğim konferansa bu yıl gitmemeye karar verdim.

Aynı şekilde ben de yurtdışı seyahat planımı iptal ettim.
Almak istediğim şeyler arasındaki "olmasa da olur" diyebileceklerimi almaktan vazgeçtim.

hocam sadece yurtdışı değil ki... buğday bile dolar üzerinden alınıyor. marketteki her şey zamlandı. Kur hayatımızın her anında etkili yani özetle.

Yurtdışı planlarımı azalttım. Normalde 3 gideceksem 1 giderim diyorum. Kıyafet vs. almiim diyorum, gıda vs. evde yemeye özen göstericem vsvs.

birikimimi dolara çevirdim. 84 dolar yabdı.

kanıtım:
img-s1.onedio.com

8 ağustos'ta gittigidiyordan bıçak aldım 22 liraya. şimdi baktım 28 lira olmuş.

urun.gittigidiyor.com

Seçim zamanı ucuzlar diye 2500 liralik bileti almadım şimdi 3800 TL

Kaldı ki yurt dışında da günlük yaklaşık 80-100 dolar harcıyorum

Bu yüzden gelecek yıl büyük ihtimalle yurtdışına gidemeyeceğim

evet.

Yurt dışı gidiş maliyetlerimle beraber dolar kazanma motivasyonum da arttı.

eksiduyu.ru
:'(

Alacati’da kokteyl vs icmek avrupa’da icmekteb daha ucuz su anda. Gurbetci kafasiyla getirdigim azcik para katlanarak artiyor.
Inanamiyorum ve asiir uzuluyorum. Annemin babamin parasi pul oluyorum, benim kici kirik biriktirdigim birkac yuz euro her gun artiyor.

çocuğun ileride amerikada üniversite eğitimi için her ay kenara 1000 usd atmaya çalışıyordum, artık atamıyorum.

Haftaya avrupa planım var, iptal etmiyorum. Çünkü uçak, kalacak yer vs vs hepsini ayarlamıştım, euro olarak para da ayırmıştım. Ha şimdi o euro'yu bozsam büyük kara geçeceğim ama diğer taraftan bilet ve otellerden de zarar edeceğim. İptal etmiyorum o yüzden.

valla yurtdışı planını geçtim bu fiyat artışı temel şeylere yansıyınca 1-2 ay sonra nasıl yaşanır o'nu düşünüyorum.

Bisiklete kadro getirtecektim, vazgeçtim. Sonbahar-Kış gibi kız arkadaşımla bi hafta sonu yurt dışına kaçarız diyordum, o da zor gözüküyor şu durumda.

şimdiye kadar yurtdışına çıkmadım. arkadaşla bu yaz planlamıştık bir yerlere gideriz diye. dolar 7, euro 8 olunca artık ömrümde yurtdışı göremem sanırım:)

Ultra tasarruf moduna gectim. Iki ayri yurtdisi planim vardi ikisi de iptal. Karadeniz yaylalarina bakiyorum su an.

çok bi etkeni olmadı, ama psikolojik olarak var,
her an tetikte hissediyorum.
sanki yurt dışına gitmek istesem de artık gidemeyecek gibiyim.
borçlarım daha çok gözüme battı.
çalıştığım işte emanet gibiyim, gelecek kaygım daha fazla arttı.
ve bu ülkeden nasıl gidebilirimi düşünüyorum hala

Bilgisayar alcaktım ssd alıp elimdeki ile yetinmeye karar verdim

trde bazi borclarim vardi, her ay daha az doviz gonderiyorum.

az kazandıran ama öğrenci için ilaç gibi gelen iki işim vardı. çalıştığım bir yer krizden mi yoksa başka sebepten mi bilmem, topu dikti. diğer işten de şu ara aylık 150-200 liradan fazlasını göremiyorum, normalde 800-1000'e kadar çıkabildiği oluyordu dönem dönem. onun dışında 160usd borcum var. aldığımda 500 küsür liraydı, şu an 1100 lira. şimdilik. normalde ben ve arkadaş çevrem para harcamaktan çekinen insanlar değiliz, bütçemiz el verdiği (hatta bazen el vermediği ölçüde) takılır ederdik. şu ara hiçbirimiz hiçbir yere çıkmıyoruz, ev dışında yemek yiyen lanetleniyor, karnımızı doyurmak için yediğimiz yemek ve mecburi diğer masraflar dışında hiçbir şey yapmıyoruz.

son üç yıldır senede bir ya da iki kez ukrayna'ya gidiyordum. hem arkadaşlarım vardı geziyordum hem de rusça pratiği için çok güzel oluyordu. önümüzdeki 2-3 yıl herhangi bir yerde karadeniz kıyısına bile yaklaşamayacağım.

ben zaten öğrenciyim ve zengin olduğumuz en son dönem 2001 krizinin hemen öncesiydi, ben 6-7 yaşında falanım. o yüzden şimdilik çok derinden sarsmadı ya da vurmadı ama uzun vadede patlatacak gibi beni de. hadi ben garsonluk falan yaparım bir şekilde yürürüm de annem veya babam işten çıkarılırsa ailecek ne halt ederiz onu hiç bilmiyorum.

Oldu.

Kimse beni ziyaret etmek istemiyor, herkes "buraya gel, burada tatil yap, zaten euro da X oldu." diyor.

"Ya aklini kullan arsa al -arsanin degeri cok artiyor 111!" diye akil vermeye calisan da cok oluyor.

Herkes, projeden ve isten cikmis, su an calismayan bir sefil YL ögrencisini bana "zengin, Kibris gazinolarinda para saciyordur o!" muamelesi yapiyor.

Tatile gittim en son. "Orada ne kadar harcadin?" normaldi onceden, simdi "orada zeytinyaginin kilosu kac paradir ya!" diyen var.

Türkiye´dekilerle konusmalar sacma bir hal almaya basladi, onunu alamiyoruz.

sdece yurtışı değil yurtiçi gezilerini de iptal ettim.
dışarıdan yemek yemeyi artık çıkmıyoruz diyecek kadar azalttık.
bir şey alırken "gerçekten ihtiyacım var mı sorusunu" daha net sormaya başladık, öyle ufak şımarıklıklar yapmıyoruz belli bir meblanın üzerinde.

kısmadığımız tek şey kızımızın ihtiyaçları.

İspanya'ya yaz stajına geldim.
Planım marketten beslenip dışarıda kahve + haftada bir ucuz yerlerde yemek yemekti.

Param öyle bir eridi ki şu an marketten suyu ve ekmeği sayılı alıyorum. Türkiye'ye dönmeme 16 gün var ve resmen aç kaldım.

halihazirda almanyada yuksek lisans yapiyorum, bir donemim kaldi. birkac gundur kara kara dusunuyorum onumuzdeki donemim nasil gececek diye. eylul gibi is aramaya baslamayi dusunuyorum. tek tesellim bulundugum ulkede kalip, euroyla maas alacak olmak. kisa vadede hayatimi ciddi anlamda negativ etkiledi.

eylülde yurt dışı tatili yapıcam iptal de etmedim. ekşın olur boşver diye kendimi teselli ediyorum.

Benim bildiğim matematik de 12 diyor :S

Önce parantez içini yapıp, sonra parantezi yokedecek şekilde yaparsanız 3 çıkıyor.

Parantez varlığında işlem önceliği nasıldı hatırlamıyorum, matematikçiler aydınlatırsa sevinirim.

monogram +1

soruyu ilk gördüğümden beri 3 buluyorum ben de.

ben şıklarda olmamasına rağmen cevabın nasıl 2 verildiğini anlamadım asıl.
lise 1'den sonra matematik görmemiş biri olarak 3 diyorum, parantezi bitirir, önündeki sayıyla çarparsın, kalanı o sayıyla halledersin diye gördük biz.

edit: 2 yazıyordu 3 yapmışsın sonra, biz de göt altında kalmayalım kehkeh.

cevap 3.
düzeltiyorum 12.
parantezden önce bölme işareti algılamışım nedense.

eksiup.com

önce parantez içi yapılır.

8/4=2

daha sonra elimizde hem çarpma hem bölme olduğu için soldan sağa doğru işlem yapılır.

24/4=6
6.2=12 cevap 12 yani.

12 bulan arkadaşlara sorayım, parantezin başındaki sayı bir nevi parantezin dahili değil midir, onu 24 ile ilişkiye sokmadan önce parantezle olan hesabını tamamen kapatmak gerekmiyor mu? parantez 4'ün kuyruğu neticede, oradan çıkan sayıyı 4 ile çarpmadan, kendi içindeki hesabı kapatmadan ele güne bölmeye çalışmak ne kadar uygundur? 24'e bölerek ne yapmak nereye varmak istemektesinizdir?

@tabirimekruh

Parantez olduğunda bir işlem önceliği olmuyor muydu? Önce parantezi yokedin şeklinde bir şey yok muydu?

Bruce'un sorusu+1

@Bruce @monogram

lise 1'den beri matematik görmediğiniz belli heheh :D

4'ü neden paranteze nasıl dahil edebiliyorsunuz? parantez içini yaptıktan sonra işlem 24/4.2 şeklinde olmuyor mu? çarpmanın ve bölmenin birbirine üstünlüğü olmadığı için soldan sağa doğru işlem yapıyoruz.

ayrıca 4'ü parantez içine dağıtıp işlem yapınca da yine 12 çıkıyor, bu da başka bir yol.

24/4(8/4)
24/(32/16)
24/2=12

Ben bile 3 buldum.

Not: Sözelim.

Açılın matematikçi geldi.
Cevap: 12

Cevabi 12 buluyorum bende mi mallik var ya da kacirdigim bir sey mi var anlamadim:)

önce parantezi yapıp sonra sırayla böl çarp yapınca 12

24 / 4 x 2 özetle soru bu aslında.

önce parantez içi, sonra çarpma ardından bölme.
3

@pembe pijama,
Once bolmeyi yapsan da 24 bolu 4 esit 6. Sonra 6 bolu 2 esit 3.
yazmışsın ama "Sonra 6 bölü 2" değil, 6 "çarpı" 2.
"ohaaaaaaa yuhhhhhh cusssss" :)

edit: ayrıca www.google.com.tr

İnsan bilmeyebilir sorun yok. Ama matematikçi buna 12 dememeli. Üzücü olan o. Cevap şüphe götürmeksizin 3.

Kafası karışanlar, bölme işlemini rasyonel sayı gibi yazarlarsa, sorunu çözerler.

Ayrıca çarpma ile bölme arasında bir işlem önceliği yoktur. Ezbere dayalı öğrenme şeklinden dolayı bu yanılgı oluşuyor. Örneğin bir sayıyı 2'ye bölmek, ile 1/2 ile çarpmak aynı şeydir. Bir işlem yazsak ve bu ikisini yan yana yapsak, hangisinden başlarsak başlayalım sonuç değişmez. Fakat çarpmanın bölmeye göre bir işlem önceliği olasaydı, bu sonucun değişmesi gerekirdi. O durumda da zaten bir sayıyı 2'ye bölmek ile 1/2 ile çarpmak aynı şey olmazdı.

Sözel olarak düşününce de hata yapma olasılığı azalır. Örneğin soruyu şöyle okursak: 24 bölü 4 çarpı 8 bölü 4. Parantez içindeki 8 bölü 4, 4'ün çarpanı. Bunların hepsi de 24'ün böleni.

Ekleme: @Diyanet takvimi

Hata şuradan kaynaklanıyor, bu durumda 24'ü 4'e bölemezsiniz. Çünkü oradaki sayı 4 değil, 4 çarpı 2.

Şöyle detaylandırayım. Mesela 36/6=6. 6'yı 3 çarpı 2 şeklinde yazsam, 36'yı 3'e bölüp 2 ile mi çarpacaksınız? Sizin yaptığınız tam olarak bu.

12 dir efendim.

24 bolu 4, carpi 8 bolu 4

da vincinin matematigi bunu soyluyor.

ekleme: 3 bulanlar kendilerini 3. kattan asagi atsin. baska da bir sey demiyorum.

Cevap 3
Başka bir şey bulana temel matematik kursu verebilirim

"Şöyle detaylandırayım. Mesela 36/6=6. 6'yı 3 çarpı 2 şeklinde yazsam, 36'yı 3'e bölüp 2 ile mi çarpacaksınız? Sizin yaptığınız tam olarak bu." @windowsguvenlikduvarı

Eğer oradaki 6'yı 3*2 şeklinde ifade ederseniz 3*2'yi kapsüllemiş olursunuz. haliyle ifade 36/(3*2) olur ki sonuç değişmez. Ama 36/3*2 şeklinde yazarsanız sonuç 24 olur.

edit: @banaheryercehennem, google matlab wolfram falan hepsi yapamıyormuş bu basit 4 işlem sorusunu. temel matematik kursunun ilk öğrencileri belli oldu.
www.wolframalpha.com

Piyasalar güven bekliyor.
Yeter ki mi malum kişi çıkıp sağa sola atar yapmasın.

Ayrıca ülkede yeni ekonomik ve hukuki reformlar gerekli. Bu yatırımcı için hayati önem taşıyor.

Bunlar olursa sıkıntı olmaz

dun malum kisi "ben hayatta oldugum surece faiz tuzagina dusmeyecegiz" dedi. o kadar soyleyeyim.

Yabancilarin islerini yapacaksin. Her sey olabilir. Hizmet, ticaret...

sermaye var ise, lüks saat, pırlanta, antika gibi malları sıkışan kişilerden alıp; abd'de bu işin ikinci el satışını yapan firmalara ithal etmek.

Gemilerde çalışmak
Aylık 20.000 dolar kazanan kaptan biliyorum

Hee sen gidersen Max. 500 dolar alırsın ilk başta

O dedigin isi salon yapiyor zaten?. Kokteyl ve sade susleme istersen kisi basi atiyorum 50 diyor, masada samdanlar balonlar ve et yemegi secersen fiyat 100e cikiyor vs.

@brkylmz
Salon yapmıyor. Catering organizasyon firmasına yönlendiriyor, bu yüzden bu soruyu soruyorum

bu arkadaşlar bize düğün organizasyonu konusunda yardımcı olmuştu bi sorarsanız www.panamaajans.com

Ne kazık mekanmış. Başka yer yok mu ?
Resmen fırsatçı bunlar

Herkes gittikten sonra İstanbul'un tadını çıkarmayı planlıyorum şahsen.

Aynen devam.
Ünlü düşünür ne demiş: (bkz: plan yapmayın plan)

Oyun oynuyorum, dizi ve film izliyorum, yapacak bir şey yok. Gezmeye kalksam tek başına tat vermeyecek.

Gürcistan a gitmek isteyen çıkar mı ?
Takılırız beraber.
Tek gerçekten canım sıkılıyor..

Başka yere de gelirim aslında herhangi bir kısıtlamam yok

hangi ildesin?

hiçbir planım yok. param olursa annemi görmeye giderim bir ihtimal. yoksa otururum evde, okulsuz-kurssuz 2-3 gün camış gibi yatmanın tadına doyarım. kaç gün ki zaten tatil?

@der meister naptın ya, pts yarım günü saymazsan 9 gün tatil var...

Bizim evimize gelen giden olmadığı için yatıp dinlenmeyi düşünüyorum.
Eğer ziyaret edilen bir ev olsaydı mutlaka bir yerlere kaçardım.

Ben tüm tatil boyunca yatıp film izlemeyi ve kitap okumayı düşünüyorum.
Gördüğüm bazı yapımları listeme eklemeye başladım yavaştan.


Bu arada neden yalnız olmak tatil planınızı iptal etmek için bir sebep oluyor ki.
İnsanlar yalnızken de gayet güzel zaman geçirebilir.
Geç değil, turlara bakın ya da sakin yerlere gidip hem dinlenin hem gezin.
Benim maddi durumum el verseydi yalnızlık falan dinlemez yakın da olsa bir yerlere giderdim mutlaka.

@redskull kocaelideyim

bence yap gurcistan.

benim gurcistan (tiflis + svaneti veya tusheti'de çadırlı kamp) + son birkaç gün memleket.

kuzenimin satış koyması ve yalnız kalma ihtimalimde bile gidicem ben gurcistana

datça'da kamp yapıcaz kısmetse arkadaşlar ile. o olmasa bisiklet turu yapardım çadırlı. tek kişilik sıkıcı görünebilir ama insanın kendini tanıması ve keşfi için çok özel ve önemli bi tecrübe. bu fırsatları kaçırmayın, gezin dolaşın yeni insanlarla tanışın. ben asos'u gezmek istiyorum bisiklet ile, son baharda yaparım büyük ihtimalle izmir'den çıkıp. ha kuzenim beni yalnız bırakmaz ayrı mesele.

ilk gün aile, sonrası alanya galiba, daha belli değil. olmadı köyde kafa dinliycem ki bir yandan canım bunu istiyor. bakalım...

köyü bekliyorum adım adım, kurban kesilir kavurma yapılıp yenir, etin tadı süper olur.

gelen çocuklara şeker verilir, tanıdıklık durumuna göre harçlık vs. verilir.

verandadaki salıncakta malak gibi yatılır.

bahçede olmuş meyvelerden yenilir.

baklava börek çörek itinayla yenir.

bendeki planlar böyle :))

Bi aksilik olmazsa Ukrayna.

oha bir tabak makarna 84 tl mi!!! down to earth olm. bu ne

gibi.
yani uçma, kendine gel, gerçekçi ol gibi

Uçma, kendine gel'den çok mütevaziliği tanımlar diye biliyorum ben.
Küçük dağları ben yarattımın tersi gibi düşün.
ünlü bir x kişisi çok halktan bir insan aslında, bizden biri. Götü kalkmamış. gibi

Humble ile yakin anlamli, unluler icin falan cok kullanildigi da oluyor "Halkin icinden" manasina.

Hala anlamadım

Ajda pekkan'ın gidip 5 liraya tavuk döner yediğini düşün.
Ya da bi belediye başkanı vardı avrupada bir kentte. Bisiklet kullanıyordu işe gidip gelirken, makam aracı yoktu. halktan biri gibi yaşıyordu.
böyle insanlara down to earth deniliyor işte. normalde makam olarak ya da ün olarak yüksekte birisinin o makamın ya da şöhretin etkisinde kalarak küçük dağları ben yarattım moduna girmemesi demek. mütevaziliği belirtiyor. ama normal mütevazilik değil. senin benim için kullanılmaz mesela, çünkü biz zaten halkız. malesef. :)

ayağı yere basmak.

mütevazı

www.imdb.com

ben sırf merakımdan dolayı kazakistan çölüne giderdim.

orası hakkında en ufak bir bilgim yok, deli gibi fotoğraf çekebileceğm bir yermiş gibi geldi. sırf bu yüzden.

bir de 30-35 ülke gördüm oradan alışkınım.

mühhendisliği bırakmayı.

Kocaeli' nde kurulu bir düzenim, eğlence olayım yoksa ve yurtdışında çalışmak o tecrübeyi kazanmak istiyorsam Kazakistan derdim. Bu tamamen size bağlı bence.

Kazakistan

Yasin da gencse what is stopping you

Şöyle en azından bir 6 ay 1 seneliğine Kazakistan. Homesick gibi olaylar bir 3 4 ay gibi vuruyor öncesindeki yeni ülke yeni kültür olayından çok hissedilmez. O arada iyi para kazanmış olursun, az değil fark 5 katı neredeyse 15bin tl. Baktın olmuyor dönersin. Zaten kıyaslanan da Kocaeli, İstanbul gibi sosyal hayati çok zengin bir yer değil.

meslek,yaş ve iki işin sektörüne bakmadan cevap vermek hatalı.

bu soru çok ciddi bir soru. çeşitli etkenler düşünülmeli. ailenizden ya da sosyal hayatınızdan uzakta yaşayabilir misiniz? mesela askere giden bir çok kişi daha önce ailesinden ayrılmadığı için psikolojsi bozuluyor. ülke içinde hem de.

siz çöle gittiğinizde bir çok şeyden uzak kalacaksınız. aile, sosyal çevre, sevdikleriniz. mesela kendinizi çok iyi işe verebiliyorsanız rahat edersiniz. çalışmak unutturur.

onun için önünüze kartlarınızı alın. mesela ben bu sorudan maddiyatın sizin için önemli olduğunu anladım. eğer öyle ise kazakistan'a gidip mutlu olmaya bakacaksınız. o şekilde yaşayacaksınız. kartlarınızı iyi tartın ve hamlenizi yapın.

not: genel cevap şudur: yaşınız gençse bir iki yıl - bıkana kadar- para biriktirin ve ülkenize dönün. ama gençliğin kaldıramayacağı şeyler de olabilir.

bahsedecek çok şey var da neyse. kolay gelsin.

Tabiki Kazakistan
Sorman hata dostum

Düşünmeden Kazakistan +1.

Karşılaştırdığın yer de Kocaeli, hadi Amsterdam falan olsa insan ancak biraz düşünür.

Öncelikle yaş 32. Teknik ressamım. 7 sene boyunca kurumsal büyük bi firmada teknik ressamlık yaptım. Geçen sene ise Azerbaycan da iş yapan bi firmadan güzel bi teklif gelince orayı değerlendirdim. Orda imalat sorumluluğu verildi. İş bitti. 5.5 aydır filan işsizim. Bu sefer Kazakistan’dan güzel teklif geldi. Hem sıkıldığımdan hem de yurt dışı şantiyesi istediğimden olumlu olarak konuştum. Daha imzayı atmadım ama işin olma durumu %98. Geçen gün yine bi duyuru açmıştım. Tengiz ile alakalıydı bu. Tengizi araştırdıkça acabalarım oldu. Değer mi gibisinden. Bu arada 15 ay gabarda hiç sıkıntısız bi askerlik yaptığım için de, açıkçası yerin durumu çok koymaz diyerek kendimi kandırmayı da deniyorum. Aslında %100 gideceğim gibi ama insan biraz güzel şeyler duymak istiyor filan. Böyle durumlar işte :)

kazakistan. ayrıca 2. türki cumhuriyette çalışacağınız bu işle daha sonraki teklifler için hem tecrübeli hem de aranan biri olacaksınız. bunu değerlendirirdim ben.

kazakistan'da bulunmadım ama rus dili ve edebiyatı öğrencisiyim, hocalarımdan biri kazak, kişisel olarak da orta asya'ya ilgi duyuyorum, oralarda yaşamış-yaşayan tanıdıklarım oldu vs. o nedenle beylik laflar edemeyecek olsam da biraz çemkirebilirim diye düşünüyorum.

şimdi benim anladığım kadarıyla kazakistan'da nereye gidileceği çok önemli. bazı yerlerine 10 bin dolar maaş verseler gitmeyi tercih etmem şahsen fakat astana'da iki sene çalışacak olsam sanırım giderdim, hatta koşa koşa. kazakistan'ın neresine gideceksin, bu önemli.

onun dışında ben kendi adıma kazakistan'ı tercih ederdim şehir çok sakat olmadığı sürece. yurtdışı tecrübesini şahsen her zaman güzel ve olumlu buluyorum. kocaeli'yi çok gömmüşler ama gölcük-değirmendere tarafı bence türkiye'nin en sevimli, en yaşanabilir yerlerinden. öyle bir yerde 3000 lira fena da değil. öte yandan kazak çölünde 3-4 yıl yaşasan deli gibi para biriktirme şansın olabilir veya burada ailen, sevdiklerin vs. için çok sağlam destek çıkarabilirsin. istiyorsan yatırım yaparsın, ev alırsın falan.

ben kazakistan diyorum ama dediğim gibi nereye gideceğin, kişisel tercihlerin, isteklerin vs. çok çok önemli. beni kazakistan'a yollasalar ilk işim bulunduğum yerin astana'ya uzaklığını kontrol etmek, sonra da barys astana'nın fikstürüne ve iş takvimime bakıp "ne kadar fazla hokey maçına gidebilirim" diye düşünerek buna uygun plan yapmak olurdu mesela. 3 bin dolar maaş verecek olsalar gtüm ata ata mutlulukla giderdim. orada seni çeken, sana samimi gelen bir şey olacak mı? kazakistan hakkında ne düşünüyorsun, kendi hayallerin/fikirlerin nasıl vs. hepsi önemli.

bitirmeden tekrar kocaeli'ye çamur atanlara da kızmış olayım. yahu adam kocaeli mi kazakistan mı demiş, almanya veya norveç dememiş. kocaeli cennet değil tamam da sanki kazakistan çok matah ülke.

@der meister
Dediğiniz gibi :) kocaeliyi sevmeyenleri ben de pek anlamam ama bu yıllar yılı yaşayışımla alakalı muhtemelen:) pis havasına da grisine de alışmışız:) seviyorum çok:)
Tengiz tam sınırda ve o dediğiniz merkezlere filan çok uzak bi yer. O yüzden çöl olarak niteledim. Hayat Yok sadece iş var:) ama hayatın olmadığı yerlerde de bulunduğum için kaldırabilirim diye düşünüyorum. En kötüsü geri dönerim diye de kendi içimi ferahlatıyorum:) sağlam mühendis arkadaşlar var bildiğim kadarıyla orda. Herkes bi şekilde para için çıkıyor buralara. Büyük ihtimal karartıp gideceğim.
Herkese yorumlar için teşekkür ederim..

ben bu durumlarda internet cafelerden sömürü yapıyordum yani gidip bir bilgisayara oturuyor filmlerini kopyala yapıştır yapıyordum şu anda internet cafe varmıdır film kopyalamana birşey derler mi bilemiyorum. Hiç bulamazsan böyle bir alteratifi de düşün.

Ha ama tabi cafenin arşivi piyango.

Ben de bir başlık açmıştım hdd kardeşliği yapalım diye.

2tb film dizi ve 4 tb anime arşivim var. Ama kopyalama öyle kolay olmuyor, uzun iş.

@öfkeyle kalkan, 2tb da olumlu :) Salı akşam sabiha’dan ayrılacağım. Yardımcı olursan çok sevinirim.

HDD gönderirsen bendekileri kopyalar gönderirim

Not: dolu gönder. Sendekileri alıp benimkilerle degistiricem

@tsubasa ben şuan Ankaradayım, salı gece dönüyorum. Bu durumda mümkün görünmüyor ama hdd yollarsanız kopyalarım.

Sağolun ilgilendiğiniz için ama bende bir şey yok. Boş disk alıp yanınıza gelecektim.

Eskiden hayvan gibi arşiv yapardım. Geçenlerde ta 10 sene öncesinden arşivlediğim bi çuval dvd çöpe attım. dvd dönemi bitince harddisklere arşiv yapıyordum ama internet hızları artıp kota sorunu da olmayınca arşivi bıraktım. Zaten elimin altında sağlam torrent siteleri var indir izle sil yöntemiyle çalışıyorum artık.

Güncel olarak IMDB Top1000 listesini tutuyorum 3TB diskimde ben de, eskiden ne bulsam indirirdim, şimdi bu iyi geliyor, Top250 dizi listesini de indirmek istiyorum ama bi 50 tanesi falan vardır şu an sanırım

Fatih Terim'in nerede kalmıştık tweet'i olabilir

o 320bin civarı. M. İnce'nin 390binlik tiviti var mesela.

bi tane zımba alıp gerdirerek videodaki gibi zımbalayacaksın, ne kadar zor olabilir ki?

kaldı ki suntadan tuali neden gidip taa ali expresten aldın? o kadar beklemeye değecek bişey mi?

palet tahtasından bile yaptırsan işini çözer vereceğin de 5-10 lira bişeydir maksimum?

nerede yaptıracağın konusuna gelirsek bence en yakın mahalle kırtasiyesine git sor.

edit: tuval olan tahta olan kısım değil bez olan kısım oluyormuş ama yine de basit. çok rahat yaparsın.

o zımbadan bende yok. bende sadece tuvalin bez kısmı var onu kasnağa zımbalatmam gerekiyor ve hazır satılan klasik ölçülerde değil. yani kasnağı hazırlayıp zımbalayacak bi yere ihtiyacım var.

en yakın kırtasiyelere uğra.

böyle bişey yapmasalar bile basit bir işlem olacağı için seni kırmayacaklarını tahmin ediyorum. sonuçta 3 5 vakit sonra, boya lazım olacak fırça lazım olacak, ben bu müşterinin kalbini kırarsam bana gelmez diye düşeneceklerdir.

o zımbalardan da kırtasiyelerde çok gördüm ben(satın al diye demiyorum) kullanıyorlar yani.

Valla ben yurtdışından 2 resim aldım. Her biri 4 parça.
Bizim tablo çerçevesi yapılan yere sordum 700tL istediler.

Öyle kutusunda duruyor güzelim resimler

Çamcılara veya çerçevecilere gideceksin. Koçtaş, Tekzen gibi yapı marketlerde de yaptırabilirsin.

Keşke bayramda olmasaydı. Koşa koşa gelirdim

Normal mektup zarfıysa bazen bir ayı bulabilir.
Hele böyle okyanustaki garip adalaraysa kesin bulur

Eski mektupçu olarak iyi bilirim

Örnek olarak buradan Uzakdoğu ülkelerine gönderdiğim gönderilerden 10 günde giden de oldu, 3 ayda giden de. Takipsiz olduğu için bir üst sınır veya alt sınır yok bu şeylerde. Tamamen karşı tarafın posta servisinin yoğunluğun bağlı. Gönderi yoğunluğu varsa daha sık dağıtıma çıkıyorlar.

ilgili şubeyi arayın ellerinde var mı diye?

@insan öpüşen hayvandır
Peşin nota yazdım neden buraya yazdığımı şu an için ulaşma şansım yok. Yine de teşekkürler yardım için.

Havaalanı "exchange office"lerde olabiliyor. Ben ilk orayı denerdim. (Yalnız güzel rendelerler, o ayrı)

Edit: Orayı deneyecekseniz sağa sola bakının, herhangi bir uçucu personel (hostes olur, pilot olur) yardımcı olursa komisyonsuz alım/satım yapabilirsiniz.

@gonion teşekkürler haklısın belirtmemişim aslında minimum gider kayıpla bu işlemi yapmak istiyorum komisyon ödememek kuru minimum makaslamak aslında aradığım.

Japonya seyahati planlıyorum dolarla gidip 2 defa kur makasına gelmek istemiyorum açıkçası.

Ben kadikoydeki $atir dovizden almistim japon yenlerimi. Telefonla ara istersen.

Cok nadir degil japon yeni ya, bulunur yani.

Japonya'dan yeni geldim. Orada kartla çek. Fazla kesinti olmuyor

Burada nereden alirsan al maliyetin japonyadan yuksek olacak.yanina dolar al.japonya da postanede bozdur.guncel degeri ne ise oradan bozacaklar.

ben olsam ben de vermem. ama başka şeye verebilirdim. tercih meselesi.

Yuh 800 nedir. Bana biraz pahallı geldi. Üzülme.

Bence de çok ama tekini alırdım :)

1 şişe almak bir seçenek değil miydi?
Cimri enerjisi almadım.

Illa 2 sise almak zorunda misin? Bir sise bile almadigin icin ya cimrisin ya da parfume yatiracagin parayi farkli bir yere kanalize etmek zorundasin, yani extradan parfume yatiracak bir paran yok bu durumda yoksulsun. Ikisinden biri.

Edit: Simdi dusundum de babam cok cimri bir adamdir ama duty freelerden futursuzca alisveris yaptigina gore aynen gercek cimrilik bu degil. Senin bence paran yok fazladan. Cimri olmak icin zengin olmak lazim kanka :D

Şişeler hediye gibi bir şey olacaktı.

Tekini alsam olmazdı yani.

@konusma hayır vize almıyorum ki konsolosluktan. direk havaalnında veriyorlar.
multiple filan değil o.
1 aylık turist vizesi

Şahsen böyle ürünleri AliExpress üzerinden almıyorum.
Çünkü çakma olduğunu düşünüyorum
Pahalı ürünler için Amazon

hepi topu üç ürün satmış mağazayı çok aramadın umarım. bu mağaza replika bile olmayan şeyler satıyor.

@Jimmy McNulty

tam olarak anlayamadım replika bile olmayan ile neyi söylemek istediniz ?

Aliexpress'te refurbished ya da çeşitli gri yöntemlerle edinilmiş orijinal ürünler bulmak mümkün (genelde elektronik olur) Ya da orijinal ürünün fabrikasından çıkışlı kalite kontrolü olmayan ürünler de bulmak mümkün. Ama aliexpress çok çok büyük bir yer ve önümüze çıkan ilk ilan %99 sahte olacaktır, herşeye evvela sahte gözüyle bakmakta çok çok fayda vardır.

mağazanın kuruluş tarihi, satış adedi, aldığı yorumlar önemli. verdiğin örnek bu açıdan epey sıkıntılı ama orijinal satan da elbet vardır.

Satıcının daha önce o üründen kaç tane sattığına, alıcıların yorumlarıne ve geri dönüşlerine bak.

Bir çok marka çinde üretim yaptırıyor, fason imalat yapan adam çaktırmadan el altından fazla üretip birilerine vermiş olabilir.

Bahsedilen şey nihayetinde gelişmiş bir elektronik cihaz değil, biraz pvc/kumaş/iplik vs ile kaliteli bir işçiliğin bir araya gelmesinden oluşuyor. Orjinal olmasa da orjinali kadar kaliteli ürünler bulmak mümkün, ama tespiti zor.

(bkz: üşürsün anlamazsın)

Soğuk kıl gibi girer kol gibi çıkar

Soğukla şaka olmaz.
İlerde cezasını çekersin bence.
Üşümüyor olman önemli değil bence. İç organlarını özellikle rüzgardan korumalısın

1) vücudun üşür, beynin anlamaz. çünkü bunun psikolojide bir karşılığı var. psikoloji eğitiminde bahsi geçmişti. anlatılan rahatsızlıklarda bazıları olmayan kötü kokular alıyordu, bazıları da dışarısı 40 derece olmasına rağmen montla duruyordu. bunun gibi örnekler vardı.
ama bu ağır bi mental bozukluğun yansıması tabii. sende olmayabilir. :) sadece bilgi vermek açısından paylaşıyorum.
2) üzerimde ağırlık hissettiğim için serin olsa da incecik giyinirim ben. sonra sabah uyandığımda boğazımda yanma oluyor. soğuk kaparsın.

Bunu konustugumuz bayagi bir soru var buralarda.bende dedigin gibiyim.bu kis ozenip cok guzel kazaklar,hirka vs aldim ama bir sweatshirtle kis sona erdi.
Bu bir hastalik degil,bunyeden bunyeye degisen bir durum ama bende soguktan hic hasta olmadim.bizde daha cok cocukluktan itibaren kat kat giydirilme,iclik giydirilmesi gibi durumlardan soguga karsi cok duyarli oluyorlar ve usuduklerinde hasta olma durumlari daha kolay hale geliyor.birde kimle konustuysam demir eksikligi gibi genel bir problem var.

Usumesen bile kalin giyinsen bu sefer terleyeceksin ve bunalip ustunu cikardiginda bu sefer hasta olacaksin.seytan azapta gerek diyip normal devam et.

Jacks of hearts, bana her cehennem, sumuklurakun; sağolun akıl dolu ince esprileriniz için daha yeni anlayabildim.

@thomusun’un uzumlu keki; ağırlık hissetiğim için değil gerçekten sıcak geliyor, sağol yine de açıkladığın için. Yeni bir bilgi öğrendim.

@duptıs aynı fikirdeyim, 7-8 yıl görüştüğüm arkadaşım aynı benim gibiydi üşümüyordu aynı eşikteydik, en son bir tavsiyeyle içlik olayına girdi benim üşümediğim yerlerde içlik giymediğim için üşümeye başladı. Yani bir doktorun ya da bu işle ilgili bir uzmanın yorum yapması daha uygun olur ama benim görüşüm böyle.

ismin çağlar ise normal bir durum.

tasarımcıyım. işimi çok seviyorum, sektörümden nefret ediyorum.

Sağlık Personeliyim. Severek yapıyorum çoğu zaman insan yerine konulmasakta bir insanın hayatını kurtarınca yaşadığın tüm kötülükleri unutuyosun başkalarının sevincine ortak oluyosun

Hemşireyim memnun değilim.İnsanlatın bize bu kadar az saygı duyacağını bilseydim kesinlikle üniversitedeyken bölümü bırakırdım

mesleğimden değil ama işimden memnunum

Sosyal hizmet uzmanıyım. Mesleğimden de işimden de memnunum. Ama maaşımdan değilim diye bir not da düşeyim:D

Ticaret.cok mutluyum. Mutlulugum sadece isimden kaynakli degil tabi.isimi yapis seklimle de alakali.her zaman kisisel alanlarimi, ozgurluk zamanlarimi kendimin belirledigi bir hayatim oldu. musterilerle girgir samata dostluk yapilabilen keyifli bir isim var. Bir de sanirim isi olabilecek en dip noktada kurmustum.bebek buyutur gibi adim adim buyumek de, cefanin ustune sefasini surmek de guzel.aci cekerek gelen basarinin tadi baska oluyor.

Kalıp ustasıyım. Zor sektör, çalışma şartları allahlık. Keyifsizim.

Kardeşim bize niye tik yok?

Öğrenciyim. Memnunum. Yaşam boyu böyle kalacağım.

İnşaat mühendisiyim. Bu aralar işimden memnunum.

araştırma görevlisi.memnun değilim.akademinin olmadığı yerde akademisyen olmayı istemek mallıkmış şimdi anlıyorum.

çene cerrahı ve akademisyenim. ilkinden memnunken, ikincisinden değilim.

mesleğim diyebileceğim bişey yok, bi çok şeye hakimim.

ama baskıcı olmaya karar verdim, kağıdı koy, starta bas, övün övün dur.

bilgi yok, alt yapı yok, anca şekil.

Kaptanım
Fırtına yokken memnunum :)

Uzakyol Gemi Kaptanıyım, işimden memnunum ancak şartlardan memnun değilim. Seyirde youtube ve netflix videolarını takılmadan izleyemiyorum :/

serbest meslek

oldukça memnunum.

Eski akademisyen, yeni öğrenciyim. Memnumun ikisnden de; yeniden akademisyen olmak istiyorum.

meslegim yok ama su an denetciyim, yani klasik ekonomi/iktisat mezunu gibi bir ise girdim. yil sonu oldugu icin memnun degilim tatil zamani memnun olacagim.

antrenörüm memnunum

inşaat mühendisiyim. şu an memnunum ileride kötü olacak düşüncesi içindeyim

yazilim muhendisiyim. cok cok memnunum

Ben de 29 yasindayim, bekarim ve boyle devam edecegini biliyorum. Arkadaslarim da kadin da olsalar erkek de olsalar yine evlenmemis insanlar. Ama Turkiye'de biliyorsun erkekler eninde sonunda toplumun baskilarina yakalaniyor. O nedenle iki yil sonra ne yapacagin belli olmaz.

Bekar arkadaslarim da genelde kadin bu arada. 36 yasinda kadin arkadasim straight, yazar ve cevirmen; 34 yasinda erkek olan arkadasim akademisyen ve gay, 31 yasinda baska bir kadin arkadasim akademisyen ve straight; 37 yasinda baska bir erkek grafik tasarimci straight. Yani her cinsten her cinsel egilimden arkadaslarim var ve evlenmemeyi tercih ediyoruz.

29 yaşındayım. Çevre baskısı ve toplum bakışı sebepli olarak, yakın arkadaşlarımın hepsi evlenince evleneceğim muhtemelen. 60 yaşına amcam var. Vatandaşlık almak için evlendi. Sonra boşandı. Onu saymazsan bekardı yani hep. Ailesi (yani baba tarafım) başta olmak üzere hep kötü örnek olarak gösterildi. "Amcan gibi mi olacaksın? Evlen, sonra kimseyi bulamazsın" mobbingi var.

Amcam evlenmeyi düşünmüyor. Başından arkadaş çevresi yüzünden geçen kötü bir iki olay ve aile yüzünden bozulan psikolojisi dışında sorunu yok. Evi, arabası ve büyük getirisi olmasa da kendi işi var.

@traveller "straight" kelimesini Türkçede kullanmal çok itici geliyor bana. Birçok eğilim Türkçeleşti mesela. Merak ediyorum bunun da Türkçesi var mı yaygın kullanımlı ve anlaşılır?

Yaş 32 bekârım

Diğer insanların benim evli olmamamla ilgili ne düşündüklerini neden önemseyeyim ki ?
Umrumda bile değil

gitme

önden gidip kişisel olarak yediğini içtiğini ödersin

yemek olayının bölüşülmesi okey de alkol içmediğin halde alkol parasının bölünmesi çok saçmaymış. bir kere falan olsa neyse denilebilir. arkadaşlarının düşüncesizliği kesinlikle. enayi yerine konulduğunu düşünmekte haklısın. önden gidip kendi paranı öde +1

Erken ayrılıp, kendi tükettiklerinizin parasını ödeyebilirsiniz.

arkadaşlarının bunu düşünmemesi çok kötü. ben de erken kalkman taraftarıyım ya da bir kere de olda abi alkolsüzü bölelim ne kadarmış de. bizim ortamda hep böyle olur hatta alkol almayan kendisi söyler hiç de garip karşılamayız.

Sakin derdini anlatma arkadaslarina, zaman icinde hatalarini anlayip elini opmeye gelirler.

Grupça gidip ortaya meze söylenince ayrı ödeyemiyodur diye düşünüyorum.

Kesinlikle arkadaşlarının hatası, işlerine geliyor senin hesaba katılman, bunu düşünüp sana ödetmemeleri gerekiyordu, birdahakine “abi alkolü ayrı hesap edin, içen ödesin, ben ona katılmam” diye belirt, “öyle şey mi olur yaaa” derlerse bi daha da gitme :D

zamanla filan anlamazlar. gayet de senin alkolsüzü bölelim önce demen lazım bir kere.

Kanka ben alkole ortak olmam diyemezsiniz çünkü o tarz mekanlar genelde fiks menü olur, gelen hesap bölüşülür adeti budur. "3 bira iki patates kızartması" gibi olsa ayırırsın ama diğer türlü bölmen zor. Ayak uyduramadığınız ortamlara girmemeyi deneyebilirsiniz.

büyü ve önceden bunu arkadaşlarına da söyle.

O insanlarla takılma.
Gerçek arkadaşlar sana içkinin parasını odetmezler.
1 kere neyse de sürekli olması hele gruptan kimsenin çıkıp da sen içki parasına ortak olma dememesi...
Afedersin ama s.. öyle arkadaşlığı

alkollü kısma dahil olman saçmaymış. söylemelisin

gitme, şunun şurasını bölelim bunun burasını bölelim dediğinde elbet gruptan biris çıkıp kirpici diye arkandan laf yapıp canını sıkıcak.

hem alkol almadan alkollü mekanda ne kadar eğlenebilirsin bence eğlenemezsin, milletin kafası çakır olacak, sen fransadan cemyılmaz şovuna gelmiş teyze gibi kalacaksın. saçma

estafurullah
hoşgeliyosun öncelikle :)
beylikdüzünde kalmasan iyiymiş.
neyse ama ordan metrobüsle mecidiyeköye gelip, her yere oradan ulaşabilirsin.
trafi indirmeni tavsiye ederim
o bütün toplu taşıma bağlantılarını haritalarıyla gösteriyor.
bana kalırsa sultanahmet civarını gez ilk gün. karaköy ve galataya da git o gün. ve beyoğlu.
sonraki gün de karşıya geçip kadıköy ve modayı gezebilirsin.

Aynı sorun bende de vardı.
Kimse adam akıllı yardım etmişti
Sorsan herkes İstanbullu
Neyse

1. Gün Topkapı sarayı - Ayasofya müzesi - aya irini (bilet almadan önce sor restorasyon bitti mi diye. Bitmediyse aya iriniye girme) - Mozaik müzesi
Akşam üzeri Ortaköyde kumpir ye(pahalı ama sen bilirsin)

2. Gün Galata kulesi (sabah erken git çok sıra oluyor) - rahmi koç müzesi (kesinlikle git) Eminönü balık ekmek ye. Büfelerden sosisli ye
Bol bol resim cek

oncelikle linc edilme pahasina gene bunu diyecegim. Kadikoy ve Moda'yi unutun. Istanbul'a 2 gunlugune gelen bir insanin Kadikoy ve Moda'da gorecegi hicbir sey yok ozellikle Baris Manco evine falan gitmek istemiyorsa. Esas Istanbul tarihi olarak bizim tarihi yarimada dedigimiz yerdir. 2 gunde degil 4-5 gunde ancak hakki verilir sirf orasinin bile.

Beylikduzu uzak ama onerildigi gibi metrobus ve metro ile ulasim saglayacaksiniz.

Ben olsam Eminonu'den baslarim. Orada bir balik ekmek yerim once. Karin doysun. Sonra agir agir tramvay yolunu takip ederek Sirkeci'den yukari dogru yuruyun. Yol uzerindekileri seyleri gorursunuz.
Ayasofya ve Topkapi'ya varinca oralara girersiniz. Topkapi'da epey restorasyon varmis, o sebeple her yeri acik degil herhalde. Acik olsa zaten 4-5 saat oradagecer normalde, ama iste her yeri acik degilse 1-2 saatte biter tahminim.
Ayasofya'ya kadar gitmisken Sultanahmet'e de giriverin.
Gene orada Yerebatan Sarnici var. Ilginizi cekiyorsa gorebilirsiniz. O da 15 dakikalik bir sey.
Arkeoloji Muzesi var. Oraya da girebilirsiniz ama orada da sanirim bazi sergiler kapali.
tramvayi takip ederek yukariya dogru yuruyun. Yol uzerinde ilginizi ceken seylere bakarsaniz tramvay ile onunden gecmek yerine. Bunu yas ve saglik problemi yoksa soyluyorum elbette.
Yukari dogru giderken Kapalicarsiya geleceksiniz. Kapalicarsi'ya gitmediyseniz, onu da gorun elbette.
Kapalicarsidan yukari -artik tramvay yolundan ciktiniz- Suleymaniye'ye cikin. Suleymaniye'yi gorun. Turbeleri vs. var Suleyman ve Hurrem'in. Onlara da bakip, turbelerin oradan Suleymaniye'nin arka bahcesine cikip, oradaki nefis manzarayi gorun. Fotograf cekin isterseniz. Keyfinize kalis. Cikinca oradan, hemen Suleymaniye'nin yaninda kuru fasulyeciler var. Orada kuru fasulye yeyin. Cok leziz ve ucuzdur. Hemen yakinda Aga Kapisi var. Kalabalik ve unludur ama manzarasi iyidir. Caniniz isterse cay-kahve icebilirsiniz. Daha sonra kestirmeden -umumi wc var belediyenin- onun yanindan, Eminonune yuruyebilirsiniz isterseniz. 10-15 dakika ya surer ya surmez. Enerjiniz ve zamaniniz varsa, Karakoy'e de gecebilirsiniz. Size kalmis. Yoksa donersiniz evinize. Eminonun inmek yerine vezneciler metro duragina da gidebilirsiniz. Oradan Mecidiyekoy ve metrobus. Arkeoloji Muzesine ve -ve aslinda bir de Turk-Islam Bilim muzesine falan girerseniz bunlarun hepsini yapamazsiniz ama elbette.

Ikinci gun ise biraz size kalmis. soyle bir sey olabilir.
Karakoy'den baslanir gune. Orada soyle bir turlanir, bir yerde belki bir sabah kahvesi-cayi icilir. Sonra Tunel'den Galata'ya cikabilirsiniz dukkanlara baka baka. Galata'da yukari cikmaniza gerek var mi emin degilim. Bana cok turist atraksiyonu geliyor, ama neticede turistsiniz. Cikmak isterseniz manzarasi guzeldir. Oradan tunelden devam edilip Istiklal'e cikip, Istiklal'de yuruyebilirsiniz saga sola bakinarak. Hamam falan istiyorsaniz, Galatasaray Hamami var unlu Galatasaray Lisesi'ne yakin. Hamam girersiniz gunun buyuk kismi kayip tabii. Hamama gitmediginizi dusunerek, Taksim'den Besiktas'a gidip, Dolmabahce'yi ve Deniz Muzesi'ni gezebilrsiniz isterseniz. Besiktas'tan da isterseniz Ortakoy'e gecip, kumpir waffle islerine girebilirsiniz.

Dedigim gibi daha Eyup, Balat vs.ye, kasirlara falan hic girmedim bile. Oralara girsek zaten 2-3 gun daha lazim. Bunlarn tumu bitince Kadikoy'e vs. gecilir bana kalirsa.

1. gün ayasofya, yerebatan sarnıcı ve en son topkapı sarayı gezilecek. topkapı zaten devasa ondan yorulup acıkıcaksınız. sultanahmet köftecisinde bir yemek. orjinaline gidin sağında solunda muadil uyanık köfteciler var onlardan sakının. eve gidesiniz yoksa arkeoloji müzesi var yine orada orayı gezin. epeeeeey gezdiriyor. büyük yer.

2. gün boğazı gezdiren gemiler var sirkecide kabataşta vb. ona binerseniz kuleli askerli lisesi (yakında yıkacak akp onu ) gs adası, boğaziçi köprüsü vb çok güzel bir tur attırıp geliyor. gerçi hava soğuk çok keyif alır mısınz bilmem.

hava soğuk derseniz ikinci gün miniatürk diye bir güzel müze var oraya gidin. orada tüm görmeniz gereken şeyler var. oradan piyer loti diye bir tepe var. orada gidip çay kahve için. enerjiniz kaldıysa balata gidebilirsiniz.

ortaköyde kumpir sakın denemeyin. hem gereksiz pahalı hem leş. sakın yapmayın bunu.

tekseniz scotty diye bir app var. hala çalışıyor mu bilmem motorsiklet gezdiriyor. yoksa mecbur taksi ile dolaşcaksınz.

dolmbahçe gezilir ama şu an ne durumda bilmiyorum hırsız abi orayı ofisi olarak kullanıyor. ziyarete yasaklı mı bilmem.

taksime gitmenizi tavsiye etmem giderseniz san antuan kilisesini görün. istiklal caddesi üzerinde kalıyor. gezi parkında bişi yok ama maneviyatı için önemli.

gezeceğiniz günleri bilmiyorum ama 5-6-7- hatta 8 inanılmaz yoğuk trafik olur. bu saatlerde yemek ve çay ile geçirin diye tavsiye veririm.

Fransız Polinezyası.

Hindistan

almanya ya da hollanda'ya giderdim ben olsam.

st louis, missouri

hollanda, avusturya

Döviz üzerinden maaş alacaksan Filipinler’i değerlendir derim ben. Manila’da international school’lar var çocuğu gönderebilirsin. Eğer 2-3 bin dolar civarı bir maaş alacaksan mesela, oranın en zenginlerinden olursun.

İsviçre yada İsveç/Norveç. Özellikle kuzey ülkelerinde eğitim efsanevi. Çocuğunun geleceği için önemli bir detay

ne iş yapacaksınız?

Yeni Zelanda.

gürcistana geçer miyiz ?
kalacak yer ayarlayacak mısın artvin de ?
düşünebilirim ciddi olarak ?

gürcistan'a gittiniz mi kalmanız lazım ama, giriş çıkış ana baba günü oluyor sürekli. kış günü kalacak yer kolay olur. ayarlamanız gereken araba bence yağmur çamur teheh.

pineapple express

Shallow grave

the great wall

rear window

Coffee and Cigarettes

İzlemediyseniz nightmare before christmas

kesinlikle singing in the rain diyorum.

Bit yenigi yok.

Elindeki 200bin TL ile ev aldi.

Bankaya kredi olarak odeyecegi 3000 TL'yi de 10 yil boyunca biriktirdi.

10 yil sonunda 1 evi, bir de bankada 360.000 TL'si oldu. 160.000 TL bankaya ekstra para odemekten kurtuldu.

evin bedeli 200 bin ise. 200 bine kredi çıkmaz. kredibiliteniz onaylandıktan sonra evin belli bir miktarına kadar kredi kullanabilirsiniz. 200 bin tl değerinde bir ev için bankadan ne kadar kredi kullanacağınıza bir bakıp ondan sonra yeniden hesap yapmanız gerekir.

ayrıca alacağınız evde oturmayacaksanız kiraya vererek daha temiz bir gelir elde edebilirsiniz. Ancak şartlara bakmak gerek.

Olay şu.

Sen her ay eksik olan 1000 lirayı (3000 kredi-2000 faiz) anaparadan azalta azalta verirken her geçen ay faizden kazandığın para da azalacak.

Bir de bunun üstüne de enflasyon dolayısıyla (tr gibi ülkelerde malum) paranın değerinin de azalacağını hesaba katarsan 10 sene sonra değerli bir para elinde kalmayacaktır.

@s0phiesw0rld kalan 1000 lirayı anaparadan azaltarak vermiyor. maaşından ödüyor
@crown bu kişinin cebinden 3000 değil 1000 lira çıkıyor

@tahtelbahir. hiç anlamamışsın olayı

şu avantajlı veya bu avantajlı diye kesin bir cevap veremezsin. bunu verebilmen için bilmen gerekenler:

1. gelecek 10 yılda oluşacak enflasyon oranı
2. gelecek 10 yılda alabileceğin net mevduat faizi

fazla sayısal gitmeye gerek yok. sadece faiz ve enflasyona bakarak rasyonalize edebilirsin. sana verilebilen opsiyonlar:

a) %11 ile 10 yıl vadeli sabit faizli borçlanmak
b) %11 net değişken mevduat faizi (gelecek 10 yılda yarıya da inebilir 2 katına da çıkabilir)
c) borçlanarak alınan varlığın değeri (azalma ihtimali çok düşük. ne kadar artabileceği ise belirsiz)

bu 3 şıkkı birleştirip, illa ki şu daha iyi diyemezsin. bunu diyebilmen için yukarıdaki 1 ve 2'yi tahmin etmen, bir şeyler öne sürmen lazım.

özetle: türkiye'de enflasyon çift basamaktan kolay kolay düşmez diyorsan... kredi çekip ev almak mantıklı. her şey sabit kalsa: en fazla, kredi-mevduat faiz marjı kadar ekstra maliyete katlanmış olursun... kenarda 200 binin olup olmaması bu kararı etkilemez. sonucu da değiştirmez. doğru sonuca basit düşünerek ulaşın.

@bana her yer cehennem

o zaman şartların eşit olması bakımından ilk opsiyonda da 10 sene boyunca maaşının 1000 lirasını biriktirebilir demektir. ki faize koymasa bile 10 sene sonunda bu para 120 bin lira (1000*120 ay) edecektir.

@507 +1. güzel açıklamış.

ha benim kişisel fikrim, 200000 tlm olsa ve ev alacak olsam, kredi kullanmazdım. maaşımdan da 1000 tl tasarruf imkanım varsa, tasarrrfumu yine yapardım. ikisi farklı değerlendirilmesi gereken konular. birbiriyle kıyaslamak pek doğru değil. bugün ayda 1000 tl ayırıyor olabilirsin. ama gün gelir, aynı miktarda tasarrrıf yapamıyor olabilirsin, ya da daha fazla tasarruf da yapabiliyor olabilirsin.

şimdi burada hesap tl üzerinden yapılınca durum pek net olarak anlaşılmıyor o yüzden paraları dolara ($) çevirerek tekrar deneyelim.
öncelikle: kredinin verildiği varsayımını kabul ediyoruz.
sonra da paranın zaman değeri diyoruz.

tcmb kuruna göre dolar;
14/12/2007'de ~1,17 ve 200.000 TL = ~107.940 $
15/12/2017'de ~3,86 ve 200.000 TL = ~51813 $
* 15/12/07 h. sonu olduğu için kuru verilmemiş.

gelecek 10 senede de doların benzer bir seyir izleyeceğini varsayalım ya da evi 2007'de alsaydınız paranız bugun ne durumda olurdu bu şekilde de düşünebilirsiniz.

gelelim sizin hesaba;

para faizinde temel amaç paranın enflasyon karışısında (en azından) sabit kalmasını sağlamaktır. siz buradan elde ettiğiniz geliri ev kredisine aktaracağınız için (107-51)'den yaklaşık 56.000 $ kayıp yaşarsınız. evet banka da hala 200.000 tl var ama alım gücü "zaman değeri" nedeni ile artık aynı para değil.

56.000$ bugün ~216.000 tl ediyor. yani aslinda para kendini ~2'ye katlamış. eğer 200.000 tl'ye aldığınız evi de 400.000 tl'ye satabilecekseiniz. 10 sene sonra hala bugun aynı alım gücüne sahip paranız olur. aldığınız evi 600.000 tl oldu ise o zaman işte kara geçersiniz. emlak piyasasına pek hakim değilim ama genelde bir bölge de ev fiyatlarının 2 ya da 3 katına çıkacağını çok sanmıyorum.

sizin 200.000 tl'nin hikayesi budur.

sokağa atacak paraları çok
bi ara regal reklamı vardı. aynı o hesap

bizler soralım diye...

Ardacanin cevabi tiklememissiniz ama aslında en doğru cevap o. Elle yapilmasi falan goygoy. Asil neden bugatti olmasi gercekten

değeri hızla orantılı bişey değil ki

bu mantıkla neden incecik monta 250 lira veriyorken bu kalın battaniye 20 lira diye sorman lazım

elektrik motoru ile benzinli motorun torkları, dolayısıyla hızlanmaları arasında yapısal olarak çok fark var.
birinin ingilizcesi "motor", diğerinin "engine" hatırlatmak gerekirse.
tesla, bir elektrik motoru için normal sayılabilecek bir hızlanmaya sahip, bugatti içten yanmalı bir motor için efsane sayılabilecek bir hızlanmaya sahip.
sadece hızlanma olarak baksan bile böyle.

biri egzotik supercar, biri hızı ne olursa olsun spor araba. (ki model s de lamborghini'lerle kapışıyordu 0-100'de) aynı geyik yıllardır nissan skyline için de yapılıyor, bu da o hızı yapıyor niye o parayı veriyonuz enayi misiniz diye.

yani işin özü bu arabalar sadece hız ve perofrmansları için satın alınmıyor, hissettirdikleri daha önemli. biz fakir olduğumuz için çok bi halt anlayamıyoruz :(

2.5" hdd ya da notebook hdd. Sanirim laptop icin olacak?

laptop için evet. ama yine de kutulular çıkıyor

soldaki filtre bolumunde 2.5 veya laptop secenegi secerseniz hard disk kategorisinde sorun kalmaz. hepsiburada da filtreleri ben de goremedim, gorduklerimden link vereyim;

www.webdenal.com
www.hizlial.com
www.sinerji.gen.tr
www.ebrarbilgisayar.com

tudor niye gitsin ya? liderin teknik direktörü. 3. 5. olsa hak vericem de. bunun mantığı ne ya?

takım gayet iyi bence. arada fantazi yapıyo diye hoca mı değiştirilir?

tudor çapsızın teki
yazdık bunları hep
eksisozluk.com

sevmesem de fatih terim gelirse bu kadro kesin şampiyon olur

Fatih terim gelceğine 50 yıl şampiyonluk görmeyelim daha iyi. Tudor çok ciddi saçmalıklara imza atan bir hoca, hatalarından da ders alıyor gibi görünmüyor. Üst üste 2 ciddi deplasmanda topu ileri taşıyacak bir tane oyuncusu olmadan sahaya çıkıyor. Millet aykut'a gömüyor ama elinde dikine top götürebilen tek adamı olan garry'i yenik götürdüğü 2 deplasmanda da 70. dakkaya kadar sahaya sürmeyen hoca benim gözümde aykut'tan da beterdir.

Gitmeli tabi allaskina manyak mısınız aciz bir takim gassaray su an

Ne olursa olsun bu sene kalmalı, çünkü kendi kurduğu takım, gönderilirse daha kötü olur, seneye gitmesi düşünülebilir

Tudorun teknik direktörlük vasfı yok. Nerde müdahale etmesi gerektiğini bilmiyor. Gitmeli. Yerine lucescu gelsin.

“Denizciler geçirdiği fırtınaları, anneler doğum sancılarını unutmasalardı; ne yeni bir çocuk doğardı ne de bir denizci denize açılırdı.”

tamam bu işte. ama nerede geçiyor bu söz

Onu ben de bulamadım anonim olabilir mi diye düşündüm

alamaz hocam.

O adam anca babayı alır sizden. Sizin insafınıza kalmış vermezseniz vermeyin.

neye dayanarak alamaz diyorsunuz ki? günlerim böyle davalarda bilirkişilik yapmakla geçiyor.

bir kere dava açabilir. dava açmanın bir sınırı yok. hiç tanımadığın sokaktan geçen adama da dava açarsın. önce icraya verir, sen itiraz edersin icra durur. sonra mahkemeye verir. dosyaya da dekontu sunar, ben bu adama ortak olmak için 7000 lira yolladım, ortak da olmuyor, parayı geri de vermiyor diye. öyle davalaşırsınız. bana gelir dosya, bakarım adam gerçekten 7000 lira yollamış. niye yollamış diye bakarım senin savunmanı okurum, almadım deme şansın yok, banka hesabına girmiş. sen niye aldığını açıklayamamışsın. yazarım bilirkişi raporuma, oscar kişisi, x kişisinden 7000 lira alşmıştıri ne gerekçeyle alındığı tespit edilememiştir veya karşılığında vaat edilen yapılmamıştır, takdir sayın mahkemenizindir diye, gerisi hakimin takdiri.

kanuna göre 10bin TL ve üzeri paralarda kaynak göstermek zorunlu. tutar 10bin TL'nin altında olduğu için seni dava bile etse "elden para vermiştim borcunu ödedi" dersin geçer. ye o parayı çatır çatır. afiyet olsun.

@kinritsuyu

ben de bana borcu vardi onu odedi dersem hocam ? bunu nasil ispatlayacak ? ya da ben nasi ispatlayacagim :)

hocam afedersiniz de dolandırıcı mısınız siz niye vermiyorsunuz adamın parasını

+1 kingcyrax

+1 kingcyrax

arkadaslar bilip bilmeden ne salliyorsunuz

bu adam ortak olacagini soyledi 70 bin tl ye anlasildi. adamin sartlari vardi dukkan ona gore duzenlensi, yeni yazilim aldirdi bize, 23.000 tl sirf buna verdik biz, o kullanmayi biliyor diye. yan depoyu kiralatti isimize yarar diye su an bos orasi ve 4 aydir kirasini biz oduyoruz.

simdi ben vazgectim ortakliktan parami geri verin diyor. butun yatirimlar cop oldu, yazilim atil duruyor, depo bos duruyor giren bize girdi

bizde kimsenin parasi kalmaz, enayi de degiliz ama,

e abicim gözünü seveyim 70.000 liralık iş sözle yapılır mı? siz de bütün bunların yazdığı bir protokol yapaydınız bırak 7000 lirayı geriye vermeyi, bütün masrafları ondan alırdınız.

babamin isleri hocam, benim haberim bile yoktu.

benim tek derdim su an alakasiz bir mesele yuzunden benden su 7000 tl yi almamasi.

ben mahkeme olursa bana borcu vardi da diyemem, yalan soyleyemem.

temettü veriyor olabilir
bedelsiz bölünüyor olabilir

Hocam bir senede %10 artmis olabilir ama o seneki dip fiyatiyla en yuksek fiyati daha farklidir.

@acemi bir hisse bir gunde en cok %20 deger kazanir ya da kaybeder.

şöyle birşey buldum

i0.wp.com

5 yıl önce 100 tl ile iş yatırım ortaklığı hissesi alsaydık. bugün ne kadar paramız olurdu ?

Filmi hatırladım. Vuranda oturan da kadındı
Öğretmen erkek
Hatta hemen kalkıp söyleyin bakalım beni vuran nasıl biriydi diye test yapıyor

Hatırladığın başka ayrıntı varsa filmin adını hatirlayabilirim

Dedikleriniz doğru ama yok başka detay bende

Salt mıydı ya ben de hatırladım sanki.

youtu.be

filmin adı devlet sırrı, bahsini ettiği sahne de şu; (yukarıya koyduk biz onu)

4 seçeneğe de para harcamam.

30e

tavuk pilav ama zincir degil, konseptli tek dükkan.

hepsi de olabilir ama iş planına ve ekibe bağlı.
yer olarak nereyi düşünüyor bütçesi ne kadar bunları söylersen daha sağlıklı yorum yapabiliriz sanki.

Boş hepsi.Künefe gibi ağır tatlıları herkes yemiyor.Türk kahvesi de baydı artık,diğer kahveleri tercih ediyor insanlar.Ben olsam şöyle bi yer açardım tatlı üzerine.Modada filan bu çikolatacılardakuyruk var sürekli biliyorsunuz.3 tane tatlı belirlerim.Bu tatlıların esas tariflerini deneme yanılma ve en iyi malzemelerle yapmaya çalışırım.Bu 3 tatlı da şehirin en iyilerin biri olduğumu iddaa ederim.Mesela profiterol,ekler ve cheesecake.Bu üçünü harika ötesi yapın,kapıda kuyruk olur millet.Yanlarında da kaliteli çay ve kahve çeşitleri.Doğru tarifi bulmak ve standardı tutturmak biraz zaman alır ama neden olmasın.3'üne vurgu yapacak bir isim bide.

5- hiçbiri

organik/healthy fast food derim. avrupa'da aldı coştu. burada da coşacak. tavuk pilav falan geçiniz.

bir örnek şuraya bakın leonrestaurants.co.uk

not: komisyonumu isterim :P

Su sozlukte de duyuruda da herkes mi ayni ise yaramaz, yorucu, gecesi gunduzu bayrami seyrani olmayan is fikriyle dolu arkadas. Eksi sozlukteki kendi isini kurmak, 180 bin tl ile yapilacak isler, 60 bin tl sermaye ile kurulabilecek en karli isler gibi basliklari okuyun, is tecrubesi olmayan herkes ya gida ya tekstil ya cigkofteci ya tekel bayi ya oto yikamaci oneriyor.gercek basari hikayesi olan insanlarsa bu mesleklere donup bakmiyor bile.ustelik hepsi minik sermayelerle baslamis cok iyi yerlere gelmis.herkes yemek yer gida isi asla batmaz kafasindaki insanlari masa sandalye tabak canagi hurdaciya satarken dusundukce sinirlerim bozuluyor.hayir cahil cuhela adamlar da degilsiniz bu dar vizyon nerden geliyor anlamiyorum.

ye ve kalk konseptli tükkanlar ucuz olduğu takdirde iş yapabilir. 1. ve 2. seçeneğin ye ve kalktan başka bir şekli olmaz zaten, o yüzden lezzetli ve ucuz olursa tutabilir(nerede olduğu çok önemli). 2. seçenek için yaratıcılık da önemli, herkes tost yapıyor; evde yapılamayacak şeyler dikkat çeker mesela.
3'ün tutmasına neredeyse imkan yok, sırf künefe yemeye gelecek insan sayısı çook az. tostu herkes yer ama künefeyi değil.
4. bence en mantıklısı bu. kafe tarzı olabilirse daha çok kesime hitap eder, atmosfer-dekorasyon güzel olursa, bir de çay ve normal sıradan kahve çeşitleriyle kurabiye-kek de olursa önü açık. bakınız beşiktaş okkalı.

yemek her zaman satar.
pilav üzerine yoğunlaşsın. tek parça ile kalmasın
fasulye,nohut, vs çeşitlendirsin.
arkadaşın dolar milyoneri olur

Yine gelmis yemek her zaman satarcilar.bir de bunlarin kiyafet satican aga insanlar ciplak gezmiyor sonucta versiyonlari var. Ya sokaga atacak paralari var ya da kole gibi calisacaklari ve ne uzayip kisalacaklari islere bayiliyorlar.bu ulkede butun guzel risksiz islerin kimsenin aklina gelmemesi ve en cok iflaslarin en cok devren satiliklarin oldugu en cok gunluk giderin en coj personel isteyen en uzun mesai isteyen islere herkesin sahane is muamelesi yapmasi saka gibi.

tavuk pilav derim kerhen.

gıda sektöründeki tecrübeme göre birkaç şeyi yapabilirim ve ben de düşündüm bir iş kurmayı ama yağdan filan uzak durmak istiyorum aslında. daha düşük bütçeyle daha çok kazandıracak işler mümkün.

burada yemek her zaman satar, insanlar aç mı kalacsk gıda işi batmaz diyenleri görüp burads bu akıllarla iş yapan varsa vay haline. kendilerini topkapı toptancılar çarşısına beklerim, sabahtan akşama kadar kaç kamyon malzeme geliyor batan restoran cafelerden aklınız hayaliniz durur. 1000 tl aldığı ocağı 50 tl ye satmaya çalışıyorlar.

2. ama bildigimiz standart tosttan cok fazlasi olmali.
bir kac cesit tost ekmegi (kepekli, kepeksiz, glutensiz vs.)
icine koymalik peynir cesitleri (kasar, dil vs.), et cesitleri (sucuk, pastirma, hindi füme vs.), vegan ve/veya saglikli beslenmek isteyenlere hitap eden sebzevat (kornison, zeytin ezmesi, avokado, biber tursusu).
pizzacida üstüne ne konacagini belirledigimiz gibi tostun icinde ne olacagini müsteri kendi sececek.
ek olarak cesitli "tatli tostlar" (waffle gibi taze meyvelerle servis edilen french tost mesela).

evet

ben kendimden biliyorum işi. olur.

Ayrıca ''kendini beğenmek'' kavramı yanlş anlaşılıyor, kendini beğenmişlik 2 durumda ortaya çıkarmış. birincisi pis gurur, 2.si ise sosyal çözümleme. Yani ya pis gururundan bu şekilde davranıyordur; (bkz: pis gurur) ya da gerçekten diğer insanlardan daha gerçekçi olduğu için, arada kendi aptallıklarını da beyan edebiliyordur.

bu aptallık ya da yaratıcılık bir süreklilik teşkil etmek zorunda değil. Misal bugün çok günümdeyim diye bir deyim var, mesela adam bir problemin çözümünde o an çözümleyemeyebilir ama başka zamanda beyin daha proaktif çalışarak çok daha hızlı olaya refleks verebilir. Yani süreklilik teşkil etmez, ama ortalama değer olarak kendini daha çözümleyici buluyorsa toplum buna ''şımarıklık'' gibi yaklaşabiliyor.

Oysa bu yaklaşım da (bu kısmın sorunla bi' alakası yok) gerçekleri kaldıramamakla alakası var, misal ben daha eleştriyi kaldırabilen bir ademoğluna denk gelemedim. Adam fiziki gerçek olan eleştiriyi bile kaldıramıyor. Keza bütün insanı anlatan eserlerde bu vurgulanmıştır, KIRMAYIN insanları diye. Sen kırmıyorsun ki, gerçek kırıyor bunu kimseye anlatamıyorsun.

Yani hakarete varan eleştiri diye birşey yok, olaylar şu şekilde çok nettir, ya vardır gerçektir ya da yoktur gerçeken hakarettir.

bu adam egoist çakalın teki
narsizim başka birşey ayrıca.

"siz nereden bileceksiniz" tavrını takınıp da kendini alenen eleştireni ben pek gözlemlemedim, şimdiye kadar. kendini samimiyetle eleştireni, diyeyim.

şöyle ayırayım durumu. narsisist insan özgüveni çok düşük insandır. bir egoist narsisist olabilir veya olmayabilir ama narsisist, özgüven düşüklüğü kendisini manipülatif hareketlere zorladığı raddeye geldiğinde narsisist olur. gizli narsisistse etrafınca pamuk gibi insan diye değerlendirilebilirken yakınları aynı insandan bahsedilip bahsedilmediğini sorgulayacak hale gelirler.

bunu şunun için söyledim. özgüven düşüklüğü olduğu için yarasını sürekli saklamaya çalıştığından suçu hep etrafa atan, odak kaydırmaya çalışan insan o açık yarayı göstermeye kalkarsa özgüveni artmış insandır bana göre, aksi halde bu bir çelişki oluyor.

ancak şöyle bir durum var ki özgüveni gidip gelen insan da var. mod değişikliğine bağlı olarak. depresif anında benden cacık olmaz deyip manik anında küçük dağları kendi yarattığını düşünecek kadar iki ayrı kişiliği içinde taşıyan insanlar, bipolarlar yani. örneğin. ancak oradan o zaman ben çıkarıyorum ki bunlar kişilik değil, bunlar halet-i ruhiye, yani paso kimyasal. kimyasallarla aktif olan ilgili beyin bölgeleriniz belki o kimyasalın aktif olduğu hallere has ruh hallerini de kendi kendine çağrıştırıyor, beraberinde kullanıma sokuyordur belki. bu sinaptik örgülerle ilgili nörologların bize anlatacakları herhangi bir kişisel gözlem ve hatta psikologların anlatacaklarından daha fazla olur diye düşünüyorum o açıdan. benim kıyıdan köşeden anladığım bu.

"ben o kadar şahaneyim ki kendimi böyle eleştiririm" kafası ise bence iki ayrı yapıda mümkün: 1. dediğime aslında kendim de inanmıyorum, bu benim bir zaafiyetim değil, sadece önünüze böyle nispeten önemsiz bir şey attım ki, sizi tavlayabileyim, üstte olduğum sizin aklınızda da konsolide olsun çünkü bu "x" konudaki ufak sahte eleştirim "evren-x" konularda hiç de öyle bir eleştirim olmadığını gizliden anlatıyor, kafanıza sookuyor ve bu eleştiriyi kabul eden diğer yandaki eleştiri yokluğunu da, çaktırmazsam, kabul eder" diyen kişinin manipülatif kafası

2. benim biraz dahil olduğum kısımdır bu, küçük emrah etkisi diyorum artık, ortada kendini eleştiren tek enayinin kendisi olduğunu, hatta bu yapıldığında insanların bunu kullandığını, buna da üstelik "özgüvensizlik" dediğini görünce gelen bir kandırılmışlık hissi ve hışımla "böyle de iyiyim, devam da edicem pislikler" gibi bir ergen kafası hasıl olur.

şimdi bu kişinin kendi gerizekalı yanılgısı da olabilir, belki ortada kendi gördüğünden çok daha fazla özeleştiri yapabilen insan vardır ama kişi bu kafa içerisine kendisini hapsettiğinden bunu o sırada algılamaz. hoş, ben kendimi yıllardır çıkartmaya çalışsam da görüşümde kırılmaya neden o filtrenin bazen farkına varıyorum ve kendi kişisel özelliklerime baktığımda kesinlikle özgüveni eksik bir insanım, kesinlikle onay aradığım oluyor , kesinlikle insanlarla ve kendimle garip bir kavgam var. şu farklar var sadece: durumu itiraf ediyorum, onayı, tabii önemsediğim insanlarsan önemsediğim konularda, içimden diliyorum ama dışarıdan asla istemiyorum ve asla insan kullanmıyorum. yani yaptığımın manipülatif bir değeri yok. yani narsisizme neden olan kaynak varsa bile sonuç öyle değil, kendini -default- öne koymayı doğal karşılayabilen biri olmadığım için egoistliğin olmadığı kesin. acaba olanaklarım olmadığından mı manipüle etmiyorum yani etmiyor değil de edemiyor muyum? bunları da sormak lazım. böyle bir durumda kişi seçim mi yapmış yoksa kendi durumuna razı mı gelmiş, anlayabilmek için bence kişinin geçmişine bakmak lazım. onu bugün anlatmaz, bugüne nasıl gelindiği anlatır.

ben kendim bu durumdayken çevreme baktığımda, dolayısıyla, bu soruları aklımda bulunduruyor ve kendini beğenenler arasında kendilerini sağlıksız şekilde beğendiklerini düşündüğüm kimselerin gerçek olduğunu düşündüğü bir yetersizliği asla dile getirmediğini, çünkü o da bir özgüvendir (heh yaptığım şeyi görüyorsun sanırım bu arada, ama doğru da bir yandan, yapacak bir şey yok) o yarayı asla göstermediğini görüyorum. yani aslında onlar kendilerini -bir hususta- beğenmiyorlar ve diğer herkesten bu kez farklı olarak o kısmı kapatıyorlar. hoş, aslında ben kendini beğenmenin kendisinin sağlıksız olduğunu düşünüyorum. insan kendi durumlarını beğenebilir ancak. biblo da değilsin, zaman içerisinde değişiyorsun, bütün bir paketi sürekli nasıl beğenebilirsin ki? ha, kendinle barışıksan eğer, o ayrı bir şey. kendini beğenmek o değil.

şunları unutmamak lazım yalnız: "ben çok aptalım" ünlemini sadece kendisini aptal gören insanlar kullanmaz. üç durum geliyor aklıma:

* kendisini aptal mertebesine koyan yine kendisi, anlatabiliyor muyum? onun, kısacası, bir çıtası var, normalde aştığı. ve bu sefer onu aşamamış. kendisini hayal kırıklığına uğratmış. sen aptal de, ne olacağını görürsün :) yani bu durumu hepimiz biliriz de işte o ünlem çoğu zaman bu duruma tekabül ediyor, demek istedim.

*kişi sadece eksiklerini görmeye şartlanmıştır.

*hırslıdır. kendisini getirmek istediği noktaya gelene kadar hep aptal, hep çirkin, hep cart curt olacaktır. yani kafasında var olan ve senin bilmediğin bir kriter var. belki aptallıkla kastı atıyorum 140lık iq'sunu yeterince beğenmemesidir, diyelim ki. ha böyle bir insan dediğin gibi olabilir de, olmayabilir de.

bir de mete kudur'un söylediği şeye yorum yapmak istiyorum.

hayır, insanlar her zaman gerçeğe kırılmıyor. gerçeği, o şey sahiden gerçek ise, kendisi de büyük ihtimalle biliyor zira. yeni değil yani.

insanların kırıldığı tam olarak şu:

karşısındaki kişinin bilinen bu şeyi dile getirmeye ihtiyaç duyma nedeni. dile getirilmesi -meşruiyet açısından- yersiz görünüyorken, kimseye bir zarar söz konusu değilken, bir eksikliği dile getirmedeki iştah aslında bunun -ihtiyaç açısından- yersiz olmadığını anlatıyor. aksine karşıdaki kişinin bir schadenfraude krizine denk geldiğinizi gösteriyor ama yetişkin olup da bunu öğrenene kadar, siz kırılıp dökülüyor, çevrenizin kustuğu asitlerle eriye eriye şekilleniyorsunuz. sonra böyle bir toplum içerisinde kimin narsisist olduğunu anlamaya çalışıyoruz, çünkü sistem bize eksiklerimizi gizlememizi söylüyor sürekli.

kudur'a katılmadığım kısmı somutlaştırmak için: diyelim ki ekstremitelerini yeni kaybetmiş bir insana gidip "aa senin bacağın yook" demek ne kadar saçmaysa, bazen insanların birbirlerine söylediği şeyler de bu kadar saçmadır ama yaparlar yine de. fakat bunu diyebilecek bir çocuğun böyle bir şeyi hayatında ilk defa görüp şaşırmasındaki gibi yeni keşfedilmiş bir şeyin heyecanının getirdiği kontrolsüzlükten değil, kendini nispeten iyi hissedeceği bir kurban aramaktan yapar bunu insanoğlu.

kendini eleştirmek kendinde olduğuna şüphelendiğin ve istemediğin şeyleri kovmak istediğinde bazen abartabildiğin bir olay. mesela yakınların arasındaki o boktan narsisisti gerçekten tanıyıp bir yaşına daha girdiğinde "ben asla böyle olmayacağım" diyerek. travma işte o. "kendini beğenmiş bir insan olmıycam" ben deyip bunun bokunu çıkarabiliyorsun.

yine de... narsisistin yaptığı yalan eleştiri dışındakiler, gerçek eleştiriler, insanın samimi olarak kendini övmeyi hak ettiği az sayıdaki durumdan bir tanesi bence. çünkü kendisini eleştiren insanı etraf herhangi bir şekilde ödüllendirmiyor. tersi durumlar vuku buluyor hatta. bu tavrı sürdürebilmek istiyorsan kendi kendini "aferin, iyi yapıyorum ben" diye ödüllendirmek zorunda kalıyorsun. delilik ölçüsünde saçma gelebilir bu söylediğim ama söylemeye çalıştığım buna bir semptom olarak yaklaşırsan, altında inanılmaz farklı nedenler bulabilirsin. yani samimi olarak kendini eleştirebilir, eleştirdiğin durumu iyileştirmeye çalışırken, kendini aynı samimiyetle bu yüzden beğenebilirsin. günün sonunda zira, bokun üzerindeki tüy dahi olsan, yapabileceğin tek şey daha iyi bir insan olmaya çalışmak. bunu yapmaya çalıştığına sevinmekse doğal geliyor bana.

ve buradaki net ayrım, yapılanın kişiye ne gibi somut yararlar sağladığı sorusuna verilen cevapta gizli. kişi carpe diemciyse ve kısa günün karları söz konusuysa kıllanırsın. kişi gelecek için plan yapanlardansa uzun dönemde olacakları düşünür ona göre değerlendirirsin.

ancak sonuçta insan kullanmaya çalışmak ama bunu insanı alçaltarak yapmaya çalışmak narsisistin yaptığı iştir. çünkü karşısındaki insanın bu narsisiste güvenmesinin tek yolu, narsisistin söylediği şeyler sonucunda bu insanın kafasının karışması, kendine güvenmeyi bırakması ve bununla gelen teslimiyet, telkine açıklıktır. ve o nedenle artık aile denecek hali kalmamış hani "dysfunctional" aileler içerisinde bu rolü oradaki en bencil tipin kaptığını, zaten öyle yetiştiğini görürsün. bunu da şunun için söyledim: bu özellikler aslında herkeste bir derece var. sadece ortalığı en mağdur eden etiketi kapıyor. insanlar birbirlerini bu sebeple okuyabiliyorlar. senin, sorunda bu portreyi çizebilmen de aynı sebepten. bu malzemeyi tanıyoruz çünkü birazı da biziz. bunu veya benzerini hayatımızda bir yerde yaptık, vs. kimimiz huy ediniyor. hepsi etiketle dolanmıyor. etrafını ufak çapta manipüle edip sıyıranlarda da aynı şey var, sadece abartmıyorlar. hani gerektiğinde "suyuna giden", gerektiğinde yolda tanımayanlar var ya. hani herkese gülümseyenler. birden hayatına nasıl girdiğini anlayamadıkların. sohbet ederken en çok konuşmayı dünyanın en doğal şeyi sananlar, şeyleri kolay talep ederken kindar olabilip kenara yazanlar, prensipleri kişiden kişiye değişenler, hayattan sıvı gibi kayıp akanlar. kendilerini en çok koruyanlar, vs. egoistler kendilerini beğenmiyor gibi görünseler de -ki kendilerini bir paket olarak baştan aşağı beğenenler aslında egoistlerdir ama narsisistler gibi apaçık, ağlayarak meme isteme şeysine girmezler- bunları yapabilirler. seni kullanan bir narsisist olmak zorunda değil. ikisini o nedenle ayırmak lazım.

edit: buraya kadar zahmet edip okuduysan, teşekkür ediyorum. bu konu beni yakından ilgilendiren bir konu. böyle insanlar kaçınılmaz şekilde hayatımda oldu, bedel ödetti ve ben de sitelerde geze geze yaptığım çıkarımları anlamlandırmaya çalıştığımda kendimi narsisizmi anlatan psikoloji sayfalarında buldum. tabii çok önceleri ama düşünmeye devam etmek zorunda kaldım. ve aynı şeye dönüşme korkusu kabusum oldu. kendin mutlu olmamak kötüyken bir de bu yüzden etrafa zarar vermek, zira, çok kötü.
bir de yersiz olmadığını anlatmıyor yazmışım, anlatıyor olarak değiştirdim. yani onu yapan kişiye o aşağılamayı yapmak gerekli geliyor demek istedim.

edit2: anlamca çelişkili görünen yerlerde birkaç ifade ekleyerek çelişkiyi giderdim. bir süre sonra sileceğim zaten ama yine de gerek gördüm.

yalnızlık kustuları dönemlerde evet..

bunlar hep teori.
seninde teorin varsa yazılı olarak yayınlayabilirsin
genel kabul görürse belgeseli bile çekilir

bunlar hep aklın ve mantığın sınırları aslında

schrodingerin-kedisi teorisini okursanız biraz daha anlayabilirsiniz bence.

@bana her yer cehennem,

bunlar hep teori diye bir şey yok hocam. hipotezle karıştırıyorsun teoriyi, teorinin bilimsel bir dayanağı ve kanıtları vardır ama %100 doğruluğu henüz ispatlanamamıştır.

paralel evrenler teorisi bir hipotez değil.

aslında parelel evrenleri ben kaynaklarda hep hipotezler olarak okuduğumu hatırlıyorum. bir takım çoklu evren modelleri var ve bilim adamları genellikle bunların deneyle yanlışlanmasının imkansız olması nedeniyle hipotez/teori olarak değerlendirilmelerine karşılar.

ancak nasıl ki dünya'ya benzer gezegen/karbon temelli yaşam bulunması imkansız değilse, evreni oluşturan şartların da tekrarlanmış (bizimkini var etmiş mesela) olması olası.

@neil manke dostum konudan sapmak gibi olacak ama kusura bakma.

"eorinin bilimsel bir dayanağı ve kanıtları vardır ama %100 doğruluğu henüz ispatlanamamıştır." bu yanlış bir tanım. genelde bizim okullarda senelerdir anlatılır ama yanlış anlatılır ne yazık ki. bizde ilkokuldan beri şu şekilde anlatılır. hipotez ortaya konur. bunun hakkında bir takım bilimsel kanıtlar elde edilince teori olur. %100 doğruluğu ispatlanınca kanun olur.

bu şekilde değil olay. teori ispatlanmış, kanıtlanmıştır. teori, yasanın nasıl işlediğini açıklar. yer çekimi kanunu vardır bir de bunun nasıl çalıştığını anlatan kütle çekim teorisi vardır. bundan atıyorum 60 yıl önce bu teori farklıyken bugün kütle çekimsel dalga nın tespitiyle yerçekimi kanunun nasıl işlediği bambaşka bir teori ile anlatılmaya başlanmıştır. aşağıdaki bağlantıyı incelersen teori / kanun ilişkisini daha iyi anlayacaksın muhtemelen.

evrimagaci.org

aslında senin bahsettiğin bizim evrenimizdeki sonsuz olasılıkların hepsinin gerçek olduğu sonsuz sayıdaki evrenler fikri paralel evrenlerin bir yorumu. çoklu evrenler yorumu deniyormuş buna da. aşağıda bir başka bağlantı var, okumadıysan. aslında bu şovenizm değil zira bakış açın bizim evrenimizde olmayan şeylerin diğer evrenlerde olması üzerine kurulu olduğundan böyle düşünüyorsun. şu şekilde bak, diğer evrenlerde olan şeyler de bizde olmuyor. dolayısıyla mantıken tüm paralel evrenler ilk başta tek bir evrenden türemiştir. her olasılıkta farklı bir evren ortaya çıkmış ve bizim içinde yaşadığımız evren de bunlardan biri. -şu an tamamen spekülasyon ve mantık yürüterek çıkarımda bulunuyorum. bilimsel olarak bir doğruluğu olmayabilir-

evrimagaci.org

12 yıllık eğitim hayatım sonrasında hala mortgage yada vergilerin nasıl işlediğini bilmiyorum ama en azından yaprak içerisindeki siktiğimin hücrelerini biliyorum

12 yıllık eğitim hayatımdan sonra hala mortgage yada vergilerin nasıl işlediğini bilmiyorum ama en azından siktiğimin yaprağının içerisindeki hücreleri biliyorum

bana her yer cehennem daha doğru çevirmiş. siktiğimin yaprağı olacak dikkat etmemişim.

swiftkey'in üzerine klavye var mı ki?

Dostum Android in kendisinde var
İndırmene gerek yok

Yazmak için bir yer seç.
Klavye cıkınca q harfinin üzerinde Google işareti var. Ona bas
Sonra ... (Üç nokta) ya bas
Sonra ayarları seç.
Diller
Kısmına bas.

Orada bir sürü klavye var. İstediğini seç

Olabilir, abimin de pek ilgisi yok.

ben de erkeğim ve otomobile hiç ilgim yok. futbol da sevmiyorum.

not: gayim.

edit: soru o kadar saçma ki, ciddi bir cevap yazmak içimden gelmedi. hatta trollediğini düşünmüştüm. öyle saçma bir soru.

benim de futbolla ilgim yok. olur öyle.

Öncelikle--->erkeklik ve otomobil ilişkisi nedir acaba? bir bağlantı mı var? eğer bunu böyle düşünüyorsan asıl o zaman bir problem var demektir.

Onun haricinde yalnız değilsin benim de yok. ihtiyacımı karşılaması için almak zorunda kalana kadar markaları falan da bilmezdim piyasa araştırması yaparken öğrendim sonra sattım. Şu an hayatım da yine 4 tekerleklilerin bir yeri yok.

Müthiş bi özellik.
Böle kal.

Benim ilgim var otomobillere ama ehliyetim yok. Sınavları hayvan gibi zorlaştırmışlar. Uğraşmamak için kursa gitmiyorum. Bence bu bir problem değil.

Kadınım ve müthiş ilgim var.Bunu ne yapalım?Kendinizi böyle cinsiyet kalıplara sokmayın yahu.Şart değil.

Otomobil, futbol vs. bunları erkeklikle ilişkilendiren, ilgilenmeyenleri hayretle karşılayan kafa yapısına sahip insanları hayatında çok fazla kaale almamanı öneririm öncelikle.

Otomobil konusunda zamanında çok o muhabbetin içinde kaldığım için biraz model vs. bilgim vardı ama pek ilgim yok. Futbol da mesela nereden baksan on küsür yıldır takip etmiyorum.

Problemim olduğunu sanmıyorum, gay de değilim (üstte bir arkadaş belirtmiş diye, yoksa pekala gay de olabilir insan, kimseyi ilgilendirmez), bence sende de bir problem yok.

benimde futbola ilgim yok. arabaya da branş gereği ilgim biraz var. arabam olsa daha çok ilgim olurdu.
herkesin hobisi, tutkusu farklı farklı.
kimi kitap okumayı sever kimi film izlemeyi kimi tiyatro seyretmeyi.
kimi bilgisayar oyunu oynamayı sever kimi dışarıda top oynamayı kimi gezip tozmayı kimi oturup saatlerce konuşup nargile içmeyi.

Babam profesyonel futbolcuymuş. Futbola hiç ilgim yok.

İşi ilgili karikatüre getirmek istemiyorum ama bunlar oluyor, normal :)

ben otomotiv mezunuyum ilgim sıfıra yakın, işte hızlı giden bir iş aleti.
neden? çünkü artık kişiselleşmiş araç üretmiyorlar genel bir tasarımla herkese hitap etmeye çalışıyorlar. sende hiç bir aracı kendine özel hissetmiyorsun. mevzu bu aslında. eskiden böyle değildi.

otomobile ilgim yok. sadece çalışma prensiplerini biliyorum mesleğimden dolayı.

futbola da sadece uluslararası organizasyonlarda var. dünya kupası vb.

26m

ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca...
kedi uzanamadığı ciğer mundar dermiş.

ya da

otomobili amaç değil yalnızca araç olarak görmek...

yoo, bence problem yok. arabalara ilgim yok diyemem ama benim de pek üzerinde kafa yorduğum bir mesele değil açıkçası. ülkenin hali ortada. büyük şehirde trafikten gözünü açamıyorsun. 1 araba için 3 araba vergi veriyorsun. benzinlikten cüzdanı bırakmadan çıkmak imkansız. benim gibi ehliyetin yoksa veya öğrenciysen hepten sçtın, bi maaş parasını kursa vermen lazım, o da maaş alıyorsan tabii. böyle bi ülkede arabaya ilgi duymamak, araba istememek, arabayla ilgilenmemek vs. çok da garip değil yani. kaldı ki bu işin erkeklikle de alakası yok.

ben mesela çok isterim arabam olsun, açayım country müzik, çıkayım ankara'dan yozgat-çankırı gezeyim ama hiç açıp da araba fiyatı ya da özelliği araştırmam yani. ne gerek var. nasılsa alamıyom, alabilsem bile mantıklı bi yatırım olmadığının ve lüzumsuz yere pahalı olduğunun farkındayım. dolmuş rulez.

Erkegim, otomobil ve futbola ilgim yok. Otomobil binip bir yere gitmek icin aractan otesi degil gozumde. Ucaklara ilgim var ama:) Bir sorunum oldugunu da dusunmuyorum.

Cinsiyet kalibina sokmayin falan degil bu arada. Ortada bir gercek varken senin benim hangi cinsiyeti hangi kaliba sokmaya calistigimizin ya da kaliba sokmaya calistigimizi sanmamizin onemi yok. Otomobile agirlikli olarak erkekler ilgi duyar, bu bir gercek bunun kalibi malibi yok. Otomobil-erkek iliskisi de basbayagi otomobil-erkek iliskisidir. Tipki Futbol-erkek iliskisi gibi. 3-5 tane ornek ile de 100tane ornek yalanlanmaz mesela.

bence problem yok. 25 yaş civarlarından sonra biraz ilgi duymaya başladım. şu anda bile pek anladığım söylenemez.

bana niye tik vermedin yav, merak ettim

Normal.
32 erkek
Hiç anlamam arabalardan
Merak da etmedim

bana da otomobille bu kadar ilgilenilmesi saçma geliyor.

not: şampiyon göztepe..

Zaten çok zengin olmayan birinin otomobillere ilgisi olması üzücü. Ya hiçbir zaman alamayacağı arabaların muhabbetini, araştırmasını yapıyor (Ferrari, Bugatti vs), ya da Volkswagen, Fiat, Renault gibi cacık arabalarla ilgileniyor.

Yani en iyisi ilgin olmaması, benim de yok.

Erkeğim. Otomobillere aşığım. Hatta ailemin tüm engellemelerine rağmen otomobile karşı ilgimde azalma olmadı. Gelin görün ki futboldan ve dahi spordan pek anlamıyorum. Maalesef fitnessa gittiğim dönemlerde de anlamadan hocalarımın talimatlarıyla kendimi idare ediyordum. Sonra da sıkılıp bıraktım. Ancak mevzu otomobil olduğunda çok farklı işler. Ve hatta biraz özgüvenim olabilse daha da farklı olup gerçek bir hobi haline dönüşebilirdi. Olmadı sanırım olamayacak da ancak ilgim baki. :) bu yapı meselesi şahsen ben futbol konuşulan ortamda bile sıkılıyorum.

Sanki araba alacakmis gibi, culsuz halimle plazalara gitmisligim bile var. Arabalara ilgim var.
Futbolla ilgim sıfır!..
Gay olabilirim

erkek olduğuna emin misin?

Bende yapiyorum. Pinterestre guzel ornekler var. Konu konu ayirmislar. Ordan almistim.
Ne var? hirvat bi arkadasima ozendim daglara cikicam biri bu.

benim listemde hayatımın geri kalanını sevdiğim adamla birlikte inşa edeceğimiz orman içinde bir evde geçirmek ve mümkün olduğunca tüketimimizi sınırlayarak kendi kendimizi idare etmek var. böyle anlatınca çok rüya gibi, olmaz gibi geliyor ama olduracağız bence. emekliliği falan da beklemeyeceğiz, ben inanıyorum ki 10 seneye kadar sizlere o huzurun içinden yazacağım.

sonra karavanla bir bölgeyi turlamak var aklımda. amerika turu olabilir. böyle popüler şehirleri falan değil ama. dağlık bölgeleri, coğrafi anlamda türkiye'de olmayan, sadece amerika'ya bahşedilmiş o doğal güzellikleri falan haritadan işaretleyip hepsine bir bir gitmek istiyorum. tabi gene onunla.

çok daha yakın ve kesin plan olarak çadırla türkiye turu yapacağız. ben daha önce ailemle yapmıştım küçükken. (çadırla değildi tabi.) her yeri olmasa da çoğunu hatırlıyorum. şimdi o da görsün istiyorum. adıyaman'da güneşin batışını seyretmeden, karadeniz'de bulutları tepeden görmeden ölmemek lazım.

senin için de bir öneriyle geleyim. istediğin gibi istasyonlardan, trenlerden avrupa'da bolca mevcut. neden interrail yapmıyorsun?

www.euractiv.com
bak bu harita avrupa'daki ve malesef ülkemizdeki tren yollarını gösteriyor. bizde ne kadar az, ama avrupa'da neredeyse her ilçede bir tren istasyonu var. çoğu da filmlerde gördüğümüz gibi küçücük, tatlı yerler.

bir de şu ve benzeri çok video var. mutlaka izlemelisin. benim çok hoşuma gidiyor. www.youtube.com

@wishmaythşngs,
Popüler olanlarla ilgili bi blog yazısı görmüştüm, "aslında oralar öle değil" içerikli bi yazıydı. Bazı fotoğraflarda durumu biraz abartmış ama popüler olanın da böyle bi riski var.
Dağlar güzel fikir. Öyle popüleritenin zedeleyeceği bişey de değil, çünkü dağ çok ve nispeten zor.

Yapıyorum. Kuzey ışıklarını görmek bunlardan biriydi. Geçen sene izlanda'ya gittik göremedik şansımıza, hep kapalıydı hava. Ama daha iyi oldu, tekrar gitmeye bahane var:)

@istanbul kanatlarımın altında,
Olmaz gibi gelmesin hiç, öyle doğada yaşam kuranlar var çünkü. Küçük gruplar halinde veya aile olarak benim kızların arkadaşlarından, ben yaş grubundan yaşamını bu boyutta değiştirenler oldu. Geri dönen olmadı bir grup sonradan şehri seçti ama onların nedenleri farklıydı.
Paylaşımda bulunanlar da oluyor nette. Takip ediyorsunuzdur sanırım. Başlangıç olarak tatuta çiftliklerini de düşünebilirsiniz. Kendinizi deneme fırsatı olur hem de deneyim edinirsiniz.

İnterrail önerin için teşekkürler ama o tür bana uzak biraz. Hem fiziksel olarak yorar hem de benim isteğim müziğimi koyup şarabı yudum yudum içmek gibi; tadına vara vara sindire sindire gezmek.
Yol videolarını arada izliyordum ben de sonra izlemez oldum. Ses yok, koku yok, görüntü var. Tren makas geçiyor ama hissedemiyorsun. Tünel geçiyorsun sen aydınlıktasın. Birine el sallayamıyorsun, sana el sallayan insanlar yok. Tren'in kendine özgü kokusu yok, istasyon aralarında türkü söyleyen kondöktör yok, trenin ta-ta ta-ta ; ta-ta ta-ta sesleri yok..
Tat alamadım anlayacağın :)

Bu arada bi bilgi de vereyim, İzmir'e gelince yapılacak şeyler arasına alabilirsiniz.
İzmir'de dünya üzerindeki demiryolu ağlarında çok olmayan (dünyada sadece 6 yerde var ikisi Amerika'da biri Hindistan'da biri İngiltere'de) birbirini dik kesen iki hat (kavşak) var. O kesişme yerindeki sesler nedeniyle halk arasında oraya takatuka deniyor.
O hattı İzban kullanır. Metro üstten geçer, sadece göreblirsiniz, sesleri duyamazsınız.
Kesikli çizgili hat:
wikimapia.org

Çadırlı gezmece de çok güzeldir. Ben de yaptım ama çok az oldu sanki, keşke daha çok yapsaymışım.

İşte onun için vaktiyle yapın listelerinizi diyorum ya. Yaş ilerledikçe bazı şeyler biraz daha zorlaşmaya başlıyor. Yapılmaz değil yapılır ama gençlikteki gibi değil daha farklı boyutta.

i@peggy, Kuzey ışıkları da harika fikir, aklıma gelmemişti. Hepsini yapabilir miyiz meselesi de var ya, bakalım diğerlerini yapınca sıra ona da gelir belki... :))

Şu da popüler bucket list maddeleriyle ilgili o yazı ^_^
www.thisworldrocks.com

Listemde tikli olanlar
Bungee jumping
Paraşütle atlama
Threesome
Gibi

simdilik kisa vadelerle koydugum hedeflerimim ve farkli listelerim var
* 30 olmadan once (cok az zamanim kaldi) surekli erteledigim ve harekete gecmedigim, yaparsam beni mutlu edecek 5 maddelik bir listem var (yeni dil ogrenmek veya ogrenmeye baslamak, dovme yaptirmak, vize basvurulari gibi...)
* 5 sene icinde yapilacaklar var (hayatima yon verecegim maddeler bunlar, yasayacagim ulkeler gibi vs vs...)
* son olarak olmeden once yapilacaklar listem var bunun icinde konserler, ulkeler, olaylar olaylar var :)

belirttigim ilk listeyi yapana kadar olmeden once yapilacaklar listemi sadece kafamda dusunup duruyordum. ilk listeyi de olusturunca hayatim icin adimlar atmaya basladim. en azindan her sabah o 5 maddeyi gorerek uyaniyorum, yatarken bu 5 madde icin ne yaptin diyerek yatiyorum ahahah :)

@hayat aklını, hahah ben de izlanda'ya ıssız, sakin, kuzey ışıklarını görebilceğim bir yer diye gittim, 10 gün boyunca kapalı hava yüzünden görülemeyen ışıklar ve bir sürü turistle karşılaştım:) Aynı şekilde blue lagoon acaip kalabalıktı.

Listemdeki diğer şeyler: maraton koşma, şu an onun için çalışıyorum. Umarım birkaç sene içinde başaracağım.
Likya yolu'nu yürüme
Fotoğrafçılık diploması alma (okula yazıldım)
Nepal'i görme

Gerçekleştirdiklerim de var: Dağcılık (alpin tırmanış ve kaya tırmanışı) - küçükken dikey limit filmini izlediğimden beri dağcı olma isteğim vardı ve üniversitede gerçekleştirdim çok şükür-, tüplü dalış (kaptırıp eğitmeni oldum heheh), dövme yaptırma, yurt dışında tek başına gezme, bungee jumping, ispanyolca öğrenme.

Bu soruya "gotunu göstermek için" cevabını yazmamızı istiyorsun galiba. Seni kırmayacağım

yüzümü göstermeyeyim de fotoğraf daha da çirkinleşmesin diye.

al bununla muhattap ol manasıda olabilir.

Senin gibiler kafa yorsun diye

Ben genelde arkadan olduğum fotoğrafları koyarim, çünkü manzara kalp ben

Kezban olmak kolay mı sanıyorsun

Götünü göstermek için. Demek erkeklerin bir kısmı da buna prim veriyor ki yapılıyor. Ha götünü belli etmeden hoş bir manzara vardır onu anlarım ama tarif ettiğin resmi gözümde canlandırabildim.

Şükür görmedim öyle foto, kalitesiz deyip arkadaşlıktan çıkarırım ki yapmadığım şey değil.

Gotunu gosteriyo, altina da cok ama cok ciddi Iliski ariyorum sadece yaziyo.

Degisiklik olsun diye.

kadınlara kafayı takmışsın. bence psikolojik destek al.

@elo; erkeklere takmış olmam psikolojik rahatsızlık olarak nitelendirilir. Dünyanın en güzel şeyi kadına değil.

Ben de 14 yaşında bikinili fotoğraf koyan kız gördüm arkadan çekilmiş hem de. ilginç yaşla alakalı değil kızlar geneli popülerlik ve ilgi istiyor

halı saha maçına adam toplar gibi milli takım toplarsan olacağı bu.

Instagram conconları yüzünden.